
Haritayı açıp kendime yer seçtim ve açıklıyorum.. Buna hazır mısınız? Bundan sonra bulunmak istediğim yer ''Avustralya''dır.. Haritayı açınca en çok onun haline üzüldüm. Yazık kıyamam, öyle terk etmişler gibi güney yarım kürenin bir kösesine kıvrılmış duruyor. Hiç bir ülkeye karası olmayan bir ülke, böyle söylediğimde çok garip geliyor kulağa öyle değil mi? Bu arada haritayı açıp ülke seçmekle kalmadım, dostum wikipedia'yı açıp biraz araştırma da yaptım. Avustralya ismi Latincede güney demek olan Avustralis'den geliyormuş. Resmi kayıtlara göre Avustralya anakarasını gören ilk Avrupalı, Hollandalı kaşif Willem Janszoon'muş.. Ben fena halde sanal dünyanın yalancısıyım.. Eskiden Meydan Larousse'lerimiz vardı değil mi, ansiklopediyi açar saatlerce aradığımızı bulmaya çalışırdık. Ben zaten aradığıma gelene kadar okumaktan öyle bir oyalanırdım kı, aradığımı unuturdum. Tabi bu bahsettiğim benim ilkokul-ortaokul zamanlarım. Şimdikiler ansiklopedi ne demek biliyorlar mıdır ki?
Neyse konuyu karıştırmayalım.. Bundan sonraki hayatımda hep olucak bir oyun başlatıyorum.. Haritadan bir yer seçip oraya gitmenin peşine düşücem.. Avustralya'da çok uzak bee diyenler için, onu bende farkettim. : ) Biraz vurur ama öldürmez.. Yüzölçümüne bakılırsa dünyanın 6. büyük ülkesiymiş. Ben yıllarca Avustralya'nın başkentini Sydney sandım.. poor coğrafyam.. Avustralya diyince aklıma bir tek orası geliyordu ve dolayısıyla da orayı başkent tutmuştum ben.. Sonra aslında Sydney'ın en büyük şehri olduğunu, başkentinse Canberra olduğunu öğrendim. : ) Eeh arada yanılabılıyorum canım, sizin olmaz mı hiç.. Neyse sonuçta Avustralya'ya gitmeden önce eminimki bir kaç Avrupa ülkesi daha gezerim, uzaklığından dolayı bu biraz uzak bir hayal oldu ama yinede belki kaderim razı gelir, şakacı meleklerim bir şeyler ayarlar da bir sürede Sydney'de yaşarım. Benim google'da Avustralya'yı sadece Sydney sandığından, ordan başka yerin görsellerini pek elde edemedim ama bulduğum görseller ağız sulandırıcı.

Burda yani NY'da günler iyice eğlenceli geçmeye başladı.. Bu ülkenin en çok karışıklığını seviyorum yani bugün saydımda tam beş ayrı milletle sarılıp öpüşüyorum bir günde hatta bazen daha bile fazla oluyor. Bu çok hoşuma gidiyor, farklı kültürler farklı bakış açıları, insanın vizyonunu öyle bir genişletiyor ki, günden güne düşüncelerim değişiyor. İlk geldiğimde bütün çekik gözlülere lanet okumuştum sonra aradan bir ay geçince her şey tersine döndü. Onlarla aramdaki en büyük anlaşmazlık; Tanrıya olmayan inançları.. Nerdeyse hepsi ataist.. Tabi bu bahsettiklerimin geneli erkek, hatunların ailesi arada kliseye falan gidiyormuş. Koreliler çok sıcak kanlı, ben kendi ülkemde bile bu kadar cok kımseye sarılmıyorum. Her buluşmamızda bir çığlık ve sarılma efekti bizi takıp ediyor. Öpmek gibi huyları yok tamamen Teletubbisel hareketler içindeler. Fransızlar, ukala.. ve biraz şımarıklar.. Neyseki benim sevmediğim bir şeyi daha cok bagrıma basarak kendimi zorlama huyum var. Bu şekilde yarı fransız yarı Amerika'lı arkadaşım Max'le anlaşmayı başardım, hatta bugün onu ısırdım. Hayır köpek değilim, arada böyle şeyler yapabiliyorum, sevgi belirtisi.. Ispanyollar, onları anlatmaya nerden başlasam bilemiyorum.. Çok İspanyol tanıdım ama benı en cok ugrastıran durmadan konusan İspanyol avukat oldu. No No No No... her cümle arasında hızlı bir şekilde tekrarlıyor.. Her gün nasılda avrupa birliği üyesi olduklarını tekrarlıyor, bizi arap sanıyor. Geçen gün ülkede çikolata olup olmadığını sordu! Araplar genelde serbetli tatlılar yermiş, ondan çikolatamız olmadığını düşünmüş : ) Çocuk aldırmak, kadınların araba kullanması yasak sanıyor.. Yani anlıycağınız çok cahiller.. Kulaktan dolma bilgileri var, hiç açıp araştırmamışlar veya gelip gitmemişler.. Bana Avrupa Birliği üyesi oldukları için pasaport yerine gecen kartıyla hava yaptı bır sure : ) O kartla 100 gün Avrupa'da dolaşabilirmiş ama daha uzun kalmak ısterse o zaman vize alması gerekirmiş.. Çok konuşuyor çook.. Bende bunu fırsat bilip her şeyi öğrendim aslına bakarsanız. Bende avukat olduğumdan, hukuk sistemlerinden, şikayetlerine kadar adamın hayatını didik didik ettim. Ona kalsa Istanbul'daki ofislerine başvurmalıyım. Mesleğimi yapmıyorum dedim yirmi kere falan, yirmibirinci kere başvurdun mu diye sordu.Anlıycağınız burdakı ınsanların coğu dinlemeyi bilmiyor. Siz konusurken dinlemek yerine bunun üzerine kendi ne söyliycek onu düşünüyor..İlgimi çeken başka bir konuda özellikle Türk erkeklerinin çok ilgilendiği bir konu; rus kadınlar.. Bir rus arkadaşımdan öğrendiğime göre; Rusya'da savaştan kalan bir erkek kıtlığı mevcutmuş.. 27'sinde olup da bekar olmak çok kötü bir şeymiş, hoş karşılamazlarmış. Arkadaşım evlenmiş ama sevmeden.. Neden diye sorduğumda, baktım iyi adam dedim ve evlendim daha falza bekar kalamazdım dedi. Yani ben Rusların Türk erkeklerinde ne gördüklerini merak ederdim hep : ) Meğerse kıtlıktan ne yapıcaklarını şaşırmışlar! Demek ondan onlara farklı görünüyor dünya..Anlıcağınız benim hikayede bir tek Karadenizli eksik, bir de temel bulsam fıkra tamam olucak..
Avustralya diyordum ve laf karıştırdım değil mi? Amaan ben bunu hep yapıyorum, ne olmuşki?
No comments:
Post a Comment