
Bugün ayrı bir güzel.. Tamam burda hava berbat, dünden beri yağmur yağıyor, her yer çamur ama ben güzelim, içim güzel ve bugün güzel.. Ne anlatıcaksın bize bugün hikayeci kadın derseniz; sahne sanatları derim.. Çok ilgimin olduğu başka bir konuda bu. Bu aşk, bu sevgi,mutluluk.. Her perde kapandığında, selam faslında, gözlerim doluyor, o kadar sevıyorum o büyüyü..Burda birde müzikallerde sahneye atlayıp sarılasım geliyor, o kadar etkileniyorum. Aslında sinema okudum yanı daha cok ilk fimlerden başlayarak akımları, kuramları öğrendim diyelim. Yüksek lisansta pratiğe dair kamera ayarları, montaj dısında pek bir şey öğretmıyorlar. Birde bir kaç kere stüdyoya girip çıkıyorsunuz reji kısmını öğretiyorlar o kadar. Gercı bu benım okulumda böyle çünkü sinema bölümü bence olması gerektiği gibi güzel sanatlara değil de iletişim fakültesine bağlı : ( Teoride sinema biliyorum yanı, film okuyabiliyorum, izlerken daha cok zevk alıyorum. Tabi asıl aşkımı merak ediyorsanız; Sahne sanatları ya da daha dar adıyla, ''Tiyatro''... İşin aslı sahne üzerindeki her hadise beni cezbediyor ama tiyatroya ayrı bir sempatim var. Kendisiyle 10'lu yaslarımın basında tanıstım.. Önce serüvenım sehir tiyatrolarıyla AKM dolaylarında başladı. O yüzden AKM'nın yerı benım ıcın hep ayrı oldu ve su ankı durumuna da içim çok burkuluyor.. Aziz Nesin Sahnesi, Büyük Salon gezip durdum yıllarca sonrada devlet tiyatrolarına dadandım. Sanırım özel oyunlarla tanışmam daha uzun sürdü. Daha cok topluca organizasyon yapıldığı zaman katılıyordum hala da öyle. Gidip bilet aldığım nadir olur. Aaa ama oyun atolyesini ayrı tutuyorum! Kadıköy'ün yolları her zaman taştan, o çıkardı benı benı bastan : ) Haluk Bilginer'e aşığım bunu başka türlü tanımlayamıyorum yani oyununa, sahne üzerindeki duruşuna ses tonuna hastayım.. İşte bu yüzden genelde Oyun Atölyesinin çıkardığı oyunları büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Şimdi bu genel olarak sevdamdan bahsettikten sonra asıl değiniceğim konuya gelelim; ''Müzikaller''

Sahi bizim bir kaç denememiz oldu müzikal konusunda ama pek başarılı olamadık sanırım yani öyle yıllarca devam etmedi hiç bir müzikalimiz. Burda ve tabiki Avrupa'da mesela Londra'da da aynı oyunlar yıllardır ağzına kadar dolu salonlarda oynanıyor ve inanın oyunların görsellik dışında hiç bir özelliği yok! Sadece cok üst düzeyde bır teknoloji kullanıyorlar bundan dolayıda inanılmaz bir güzellik ortaya çıkıyor. Phantom of the opera'da deniz effecti vardı mesela büyülendim resmen, Wicked baştan aşağıya konusu itibariyle sihir doluydu. Çok basit konular sahnelenenler ama o dekor, o müzkler, o insanların diyaframdan geliyorum diyen sesi var ya işte olay orda dur diyor! Bakın bu sağdaki Wİcked'den : ) Bana kalsa her türlü görselliği fotoğraflardım ama maalesef çekim yasak ve yapmanız halınde gercekten rencıde edılıyorsunuz : ) Burda da her yerde olduğu gibi kurallar ve yasaklar var ama bir küçük fark var o da hepsinin gerçekten uygulanıyor olması. Neyse laf kalabalığını gecersek bu karede görünen tepedeki kanatlı şey bir hareket ediyor, görünce kendimden geçtim. Sahne yedi kat ve her katta ayrı dekor var. Hava, yer altı her şey tek tek kullanılıyor. İnanlmaz bir görsellik ya.. Her müzikal izlemeye gittiğimde ayrı etkileniyorum. Tabi hepsi bu kadar görsel öğe barındırmıyor. Bu bahsettiklerim en çok barındıranlar. Mesela, Rock of Ages'de öyle bir görsellik yok sadece inanılmaz bir müzik şöleni var. Ses aralıkları neyse artık çok etkileniyorsunuz.Bu soldaki karede Rock of Ages'den. Tabi bütün bunların yanında oyunculuk yok dersem haksızlık olur. Sadece sanki aşırı görsellik ve müzik ziyafeti olduğundan oyunculuk biraz geri planda kalıyormuş gibi. Bence bizim ihtiyacımız olan şey müzikal için özel oyuncular yetiştirmek yani şarkıcıları kulağından tutup getirip hadı sımdı sızınle müzikal yapıyoruz demekle olmuyor. Tamam zamanında Lüküs Hayat olmuş ve cok da tutulmuş ama zaman değişti ayak uydurmaz, eski methodlarla ilerlersek bir yere varamayız. Sahne sanatlarında sahne düzenlenmesi işin resmen %50'si ve maalesef bildiğim kadarıyla bizde sahne sanatları sadece askerlikten yırtmak ya da okumuş olmak için okunuyor. Çok az bir azınlığı yine ayrı tutuyorum, kimsenin hakkını yemek istemem. Biliyorum bu görselliği yaratmak çok pahalı bir şey ama müzikal izlemeninde ucuz olduğunu kim söylediki.. Bir kere yapıldıktan sonra tuttuğunu insanların akın akın gittiğini ve bu yapılan masrafın kat be katını çıkarabildiklerini biliyoruz. Hem bunun canlı örneğini hepimiz ''Anadolu Ateşi''nde yakından takip ettik. İstersek yapabiliriz. Bence yapmamız gereken bir müzikal'de gercekten rol alabılıcek o ses kalitesine sahip o oyunculuğa, sahneye hakim insanları tercih etmek . Konu çok da önemli değil yanı gökteki yıldızı yere indirmeye calısmaya gerek yok. Haluk Bilginer bir müzikalde olsun isterim mesela.. Yetkililere sesleniyorum.. Bizim hiç bir şeyimiz eksik değil! İstesek en alasını yaparız.. Kıskanıyorum, istiyorum.. İstanbul'uma çok yakışır bu görsel şölen..
No comments:
Post a Comment