En sevdiğim içki; şarap.. Buda nerden cıktı demeyin aslında gündemle, içki yasaklarıyla veya yeni tartışılan düzenlemelerle ilgili bir şey yazmak, bir avukat olarak kızgınlığımı dile getirmek isterdim ama bu, şu an yazıcağım yazının tadını kaçırır. Oysa ben çok zevkle yaptığım bir şeyi ballandıra ballandıra anlatmak istiyorum. Dönem dönem belli şeyleri takıntı haline getiriyorum ve onunla ilgili okuyorum, yazıyorum, araştırıyorum.. Geçen gün İstiklal kitap evinde şarapla ilgili bir kitaba rastladım oysa sadece biletix'e uğramıştım, kitap almaya değil.. Ne zaman kitapçıya girsem, ne amacla olursa olsun, mutlaka kitap alıp çıkıyorum. Kitabı kalemle çize çize, not ala ala okumaya başladım ve bu konunun blogumun bır kosesınde bulunması gerektıgıne karar verdım..
Şarap, en sevdiğim içki.. Bir kere asil.. İçmesi, tutması, lezzeti.. Bence makamı olsa Kraliçe olur.. Evet evet şarap kadın.. Rakı erkek.. Şarabın doğuşu komik bir rivayetten ileri gelmekteymiş. Eski bir Pers hikayesine göre,antik çağlardaki krallardan biri çok sevdiği üzümleri herkesten sakınmak için üzerinde zahir yazan toprak bir kavanozda saklarmış. bir gün haremindeki mutsuz kadınlardan biri intihar etmeye karar vermiş ve bu kavanozdaki sıvıyı içmiş, fakat ölmenin aksine keyfinin yerine geldiğini görmüş. bu içkiden Krala da ikram eden kadın anında kralın gözdesi oluvermiş. Kral da bundan sonra üzümlerin mayalanmaya bırakılmasını buyurmuş. Yani şarap durup dururken ortaya çıkmış.. Pers Krallığı tam bir şarap ülkesiymiş. Hatta bugünkü üzümlerin atalarının Perslerin şarap yapımında kullandığı üzümler olduğu düşünülüyor. Eski Mısırlılar çok modern yöntemlerle şarap üretirlermiş. İlk budama yöntemlerini, ilk çardakları onlar kurmuş. Cenaze törenlerinde Tanrıya duydukları saygıyı ifade etmek için şarap kullanırlarmış. Şarapla ilgili yazılı en eski kaynak ''Eski Ahit'' buna göre, büyük tufandan sonra Nuh Peygamber bir asma dikmiş ve şarap yapmış!! Şarabı en hevesli tüketen millet Yunanlılardı. Şarabın Dinonysos'un, yani şarabı sembolize eden ve koruyan bir Tanrının armağanı olduğuna inanılırmış ve bu yüzden şarap dini törenlerde de kullanılırmış.. Ayrıca şarabı sek içmenin barbarca olduğuna inandıklarından su karıştırarak içerlermiş. Şarabı cam kaplarda saklamayı ilk akıl edenler ise, Romalılarmış. Şarabın yayılmasını ve gelişmesini sağlayan en önemli olay, Hristiyanlığın yayılması olmuş çünkü ayinlerde kullanılıyormuş. Şişe mantarı ihtiyacı ise şaraların yatay durma gerekliliğinden ortaya çıkmış. Bu mantar şişenin içine doğru itildiğinde şarap mümkün olduğunca uzun süre saklanabilmekte.
Şarabın Amerika'ya gelmesi ise, 1500'lerde İspanya'dan Güney ve Orta Amerika'ya gelen şarapsever komutanlar sayesinde olmuş. Amerika'daki ilk şarap imalahathanesi Meksika'da kurulmuş. Amerika'da karşılaşılan en büyük problem, asmaların Avrupa'daki asmalarla benzerlik göstermemesi olmuş ve bunun için Avrupa'daki Vitis Vinifera asmalarından aşı ithal etmişler ve bu sayede Cabarnet Sauvignon, Merlot ya da Chardonnay üretebilmişler. 1863'te Fransa'da tanımlanamayan bir hastalık cıkmıs ve üzüm bağlarını öldürmeye başlamış. Salgın Amerika'nın doğu bölgelerine özgü phylloxera adında bır bitki bitinden kaynaklanmaktaymış.Bu cücük bit asmaları kemiriyormuş. Amerika'nın asmalarının kökleri sağlam olduğundan onlara zarar vermiyormuş. Gördüğünüz gibi her kötülük Amerika'dan geliyor ve nasılsa onlar bır sekılde yırtıyor.. ahhh ahh.. Bu bitten kurtulmak için Amerika'nın asma köklerinden aşı yapılıp Avrupa'daki asmalar aşılanmış..
1920 yılında Amerika'da 18. anayasayla birlikte içki yasaklanmış. Yasaya göre %0.5'in üzerinde alkol içeren zehirleyici özellik taşıyan içki sınıfında kabul edilicekmiş. Bu yasak şarap sektörünü durma noktasına getirmiş ve ancak 1950'lerde tekrar tam anlamıyla şarap tüketilmeye başlanmış. Hatta Bilrleşik Devletlerde bu bir içkiden çok statü sembolü haline gelmiş tabi bunda Fransa'ya hayranlık duyan John F Kennedy'nin eşinin de payı büyükmüş. Bu sayede Fransız restoranları ve şarabı popüler hale gelmiş.. En cok dikkatımı ceken konuya gelince, Amerikan şarap üreticileri, şarapları üzüm türlerine adlandırmaya başlamışlar ki bu şarapları üretildikleri yere göre ayıran Avrupalıların sisteminden çok farklı.. Eveet şimdilik bu kadar ama daha sonra üzüm türlerini, üzümlerin nasıl kendiliğinden alkole dönüşebildiklerini yazıcam.. Tanrı önce böyle bir mucizeyi yaratmış sonra da yasaklamış olamaz ey insanlar saçmalamayın.. Edebinizle için ama için.. Bu kadar kutsal kabul edilen, Peygamber'in bile üretilmesine ön ayak olduğu bir içki, bu kadar mucizevi şekilde ortaya çıkan harika bir lezzetin günah olduğuna benı alayı ınandıramaz.. Bıraz mantıklı olsaK.. Biraz ya.. fazla değil..
Thursday, January 27, 2011
Wednesday, January 5, 2011
Zaman bizi çiğnemeden yutuyor..
İnsan bilerek, sürekli aynı hatayı yapar mı? Yapıyormuş.. Şimdi daha cok yazıyorum.. Bloguma da ona da.. Bu yazı olayından para kazanmak hayat amacım.. Cok eskı bır masam var, hayatım boyunca yazmak ıcın kullandıgım.. su an ıhtıyacım yok yanı ozellıkle bır sey ıcın ıhtıyacım yok ama onun basına gecıp yazmayınca kendımı eksık hıssedıyorum sankı baska yerde yazamazmısım gıbı.. İşte ondan cok yer kaplamasına ragmen atmak ıstemıyorum.. Aslında atsam iyi, daha modern seyler alsam.. ama eskıcıyım ben hemde cok eskıcı.. Hıc bır seyı atamıyorum.. esyalarımı, yazdıklarımı.. hıc bır seyı.. sanırım benımle olan her seye cok deger verıyorum.. Aslında bılıyorum hıc bır sey benım değil sadece benımle.. ama yınede ne bılıyım anılarım onemlı.. Ilerde neye dönüp bakmak ıstersem onu saklıyorum cocukluğumdan berı.. Zaman gecıyor, bız yaslanıyoruz, hayat akıyor.. ama yazı kalıyor.. o yüzden yazıyorum hayatımla ilgili her şeyi tek tek..

Yazmıştım hıkayelere meraklıyım diye.. güzel bir hikayeye denk gelince kalp atışım hızlanıyor, kulaklarım büyüyor.. Hikaye anlatanın yanına yanaşmam hep bundan.. Gecen gün iki teyzeye rastgeldim ama bildiğiniz teyze, yaş 70 ama iş çooook.. : ) Zamandan bahsedıyorlardı.. Nesinden mi? Ahh o eskı zamanlarda zaman cok yavas gecermış azızım, şımdı ne olmusta bu kadar hızlanmıs.. Bu konuyu ciddi ciddi tartıştılar belli aşamalardan geçtiler ve sonuca bağladılar.. Şimdi ben burda tüm konuştuklarını paylaşamam tabıkı ama sonucu tartışabiliriz. Zamane zamanının sorunu şu; meşguliyet..
Eski zamanlarda yapılıcak çok şey yoktu.. İnternet yoktu.. Bilgisayar yoktu.. Bu kadar yoğun iş hayatları yoktu..Zaman çoktu.. Böylece her sey yavastı, kafalar dolu değildi.. her şey yavaştı.. Şimdi yapılıcak o kadar çok şey var ki; herkesin özellikle gençlerin şikayeti zamansızlıktan.. Sabah uyanıp işlerimize gidiyoruz, toplantılar, raporlar.. zamanı hissetmeden her şey geçip gidiyor.. eve geliyoruz, televizyon, internet ya da dısardayız.. sinema, eğlence.. Hayat cok dolu, yapılıcak çok şey var ve zaman yok.. Hep duyarsınız; keşke benden bir tane daha olsa ya da benim günüm 48 saat olsa yine bana yetmez biçimindeki söylemleri.. Bilmiyorum her zamanki gibi kendi hayatım konusunda da başkalarının hayatı konusunda da sürekli kafam karışık.. Hangisini yapmamız gerektiğini bilmiyorum.. Okul, iş, sosyal hayat.. her şeyi dolu dolu yaşayıp zamanın bizi ezmesine izin mi vermeliyiz yoksa biraz yavaşlatıp onun farkına mı varmalıyız? Ben bunun cevabını bilmiyorum, bilen bana kadar beri gelsin.. Çok hızlı yaşlanmak, nerde olduğumuzu düşünmeden her şeyin gecmesinden rahatsız oluyorum ama bende herkesın yaptığını yapıp hayatımı dolu tutyorum.. Aylar geçiyor yıllar geçiyor.. yazmasam daha cok farkına varmıycakmısım gıbı.. Evet, işte benı yazıya bağlayan asıl sebep.. Bu yaptığım, şekerpareme yaptığım benim yaptığım, yaşadığım şeylerin, zamanın farkına varmamı sağlıyor.. O yazı masasını yanı su an bana hüzünlü hüzünlü bakan masayı belki de asla atamıycam..
Saturday, January 1, 2011
Where's my new yeaR..

Aslında uydurmada olsa ben eglemenın her türlüsüne varım.. yanı bunun ıcın sonsuz bahane yaratabılırım.. Ben sadece bu lütfen eglenelım dıye zorlamayı anlayamıyorum yıllardır. Bır yıl daha gectı, koca bır yıl.. Bu aslında sevinilecek değil daha cok hüzünlenilicek bır sey gıbı gelıyor bana hep söylediğimde.. Tam bır yıl daha yaslandık.. Her sey gittikçe kötüye gidiyor, dünya yaşlanıyor, biz insanlar ona hala zarar üzerine zarar veriyoruz. Çok da iyi şeyler olmuyor.. Açlığa hiç bir zaman kesin bir çözüm bulunamıyor, insanlar sokaklarda bu soğukta üşüyor.. Olumsuzluk o kadar fazla kı.. Artık neye sevınmelıyım neyı kutlamalıyım yoksa her sey bos diyip her şeye bos mu vermeliyim.. Oturup ağlamalı mıyım? Kendi kendime bir şeyler yapmaya mı çalışmalıyım.. yoksa bunu yaparsam sadece tepişen fillerin altında ezilen çimen mı olurum.. Bilmiyorum açıkçası yine kafam karışık.. Tabiki yeni bir yılı, yeni başlangıcları, aldığımız ama uygulaması olamayacagını bıldıgımız kararları, yeni ve güzel seyleri, yeni hayallerimizi, kaybedemediğimiz umutlarımızı kutlamalıyız.. Yinede bana biraz fazla abartılıyor gıbı geldı her zaman bu yenı yıl olayı.. Aslında ben en cok herhangı bır bahaneyle ve cok kalabalıkla ortak bır seyler paylasıp kutlamayı sevıyorum sanırım.. Bunun herhangı bır bahanesı olabılır.. Birde bu süs püs oyun oynamak falan gıbı kendı yaratmıs olduğumuz alışkanlıkları sevıyorum.. Tabu, tombala, şişe cevımece.. yani normalde de aynı kalabalıkla bır araya gelıyoruz ama nıyeyse bır tek yılbasında bu kadar neselı ve oyun oynamaya ısteklı oluyoruz.. Dışarı asla cıkmıyoruz.. Sanırım en son dısarı cıktıgımda 10'lu yaslarımdaydım.. Evde olmak cok zevklı, dısarısı kalabalık.. İstedıgınız gıbı hareket etmek zor, trafık var.. dert yanı.. Her zaman evin sıcaklığını tercih ederım.. Zaten serseriler yanımda olunca pek nerde olduğumuz fark etmiyor.. Bu yıl her yıldan farklı olarak baska bır evdeydık ama yınede evdeydık.. Bıraz yaslı serserilerden ayrıydık ama komık ınsanlarla bırlıkteydık.. Eğlenceli insanları seviyorum.. Pozitif olan, pek bir şeyi kafaya takmayan, rahat ınsanları.. Belkıde ben hıc bır zaman öyle olamadığım ıcındır.. Birde sevgi dolu insanları.. Şöyle saatlerce oturup akıllı akıllı konusabıldıgım.. Herkesın böyle dünyanın umrumda olmadığı bır kac arkadası olmalı, ömür uzatan cinsten..
Yeni yıldan yine yeni yeni isteklerim var.. Meleklerime telgraf cektım dün gece.. ama kafam bıraz güzel olduğundan biraz listeyi abartmış olabılırım.. Eger hepsını gerceklestıremezlerse onlara darılmam.. Gercı Santa'Dan da isteyebılırdım ama o cok mesgul oluyor bana sıra pek gelmiyor.. Malum herkesin yanı basında bır koruyucu melegi var, ehh o varken baskasını yormıyım dedım belkı Santa bile onlardan yardım istiyordur..Bu arada ben gerçekten isteklerimi bir kağıda yazıyorum, başına meleklerıme diye de eklıyorum.. Gülmeyin gercekten onlar süper melekler : ) yani sizi asla bos gecmezler.. Ben dıleklerımın gercek oldukca üstünü çiziyorum hatta bazen bazıları benım ıcın öenmini yitiriyor o zamanda yeni bir liste yapıyorum.. Ne demiş Mustafa Sandal; ''İstersen dağlar dağlar yerinden oynar oynar'' Ben istiyorum, bunun sonuda yok sınırı da.. Olmazsa üzülmüyorum, yenilerini listeme ekliyorum.. Bu yıl yeni olsun istiyorum, kafam, aklım, dileklerim, her sey ama her sey yenı olsun.. Eski olan seyler dahil yenılensın.. Umarım yenı 12 aylık dönemde hepimizin kalpleri kat kat sevgi dolar ve sağlığımızı asla kaybetmeyiz..Kendinize önce siz iyilik yapın ve yeni bir yılın bu ilk günüde aklınızın çekmecelerini döküp temizleyin.. Belki eski bir fotoğraf yeni bir ajandanın arasına sıkışmıştır.. Her şey Tanrının izin verdiği sınıra kadar bizim elimizde..
Subscribe to:
Posts (Atom)