Tuesday, April 12, 2011

Görsellik ön planda..

Görselliğe hala yeterince önem vermiyor oluşumuz benı cok kızdırıyor, bu acık.. Kim ilgileniyorsa gelsin görüşelim bu böyle gitmez.. Bugün isteklerimi dile getirmek için yazmaya karar verdım. Bır kac gündür İstanbul'un cok takılınan mekanları hakkında düşünüp duruyorum ve vardıgım sonuc hep aynı; nerde bu görsellik? Eğer hazırsanız size bazı konulardaki deli fikirlerimden bahsedıcem. Yok siz hazır olmasanızda bahsedicem de usulen bır sorıyım dedım..


Birinci isteğim taksim'e ve bagdat caddesine dev plazmalar yanı dev ekranlar.. Burda ne mı göstericez. Sakıncalı şeyler değil.. Hayır NY'daki gibi anlık belli bir yerdeki insanları gösteren bir şey de değil. Bu ekranlarda boğazı göstericez.. Köprü trafığı uzerinden bogaz manzarası. Bır durun ve hayal edın.. Taksimin belli noktalarında dev ekranlar var ve siz canlı olarak hem trafık akısını hemde bogaz manzarasını ızleyebılıyorsunuz.. Bence cok büyük bir görsel şölen olur.. Tabi bunun maliyetini ben bilemem..


İkinci fikrim sosyal medyayla alakalı.. İstiklal caddesi Galatasaray'ın orda ekranlar gördüm gerçi ne için yanı ne var bakmadım.. ama benım bı fıkrım var.. Acaba dıyorum İstanbul belediyesi diye bir twitter account'u olsa da ınsanlar sıkayet ve ısteklerını oraya yazsa ve buda o ekranlarda sürekli aksa.. Tabı birinin bilgisayar basında sürekli kontrol etmesi sartıyla.. Çok ilginç olmaz mı? Sosyal medya cıgrından cıkıyor sadece bız geyık yapalım diye yok artık.. Bence cok daha ıslevsel alanlarda kullanılmalı.. Böyle bellı noktalara ekranlar konulup bunları ınsanların okuması saglanabılır.. Böylece kendısının de sıkayet ettıgı bır seyı gören bır ınsan, evet yaa keske sunu gercekten düzeltseler der..


Evet.. içimden geldi ne zamandır yazasım var.. Öyle lale dıkmekle olmaz o işler.. Çirkin mimariye sahıp bınalar yapmakla da.. Bıraz daha ınce düşünmek lazım.. Bilmem sesim geliyor mu?

Saturday, April 9, 2011

Hayatın kusursuz dengesi..

Hayat mükemmel bir denge üzerine kurulmuştur. Yaşadığımız her şey bırbırıne adeta misinayla baglanmıstır ve evet hayatta sebepler ve sonuclar olduğu da doğrudur.. Hatta her seyın bır bedelı olduğu da.. Nereye geliceğimi merak ettiğinizi biliyorum.. Merak etmeyin, oraya vardığımda benı net olarak anlamıs olun diye cok baştan alıyorum. Hayat ne zor öyle değil mi? Yaşama mücadelesi, para kazanmak ıcın yapılanlar sonra o paraları harcamak ıcın yapılanlar.. Hastalık, savaş, ölüm.. Ne çok şeyle mücadele ediyoruz şu ahir ömrümüzde.. Peki hiç bu hayat karmaşasının içinde oturup kendi hayatınız hakkında düşündünüz mü? Ne, ne için oluyor, neyin sonucu hangi yaptığınız diye. Keşke düşünmüş olsaydınız, inanın bunu yapmak hem yaşadıklarınızı anlamalandırmanıza hemde hayatın oturtuğu sistematiği çözmenize yardımcı olurdu. Evet, ne demıstık; hayat kusursuz bir denge üzerine kurulmuştur.. Bu ne demek?


Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, bu denge tüm hayatımız baz alınıp yaşadıklarımız üzerinden kurulmuştur. Hepimizin bildiği gibi her insanın ömründe inişler ve çıkışlar olur ve bu dalgalanmalar bu dengenin bir göstergesidir. Bir insan ömrü ortalama 70 yılsa eger bunun 35'i iyi 35'i kötü geçer. Tamam tamam sizi daha fazla uğraştırmayıp örneklendirmeye başlıyorum. Bir insan düşünün,çok iyi bir aileye sahip, çok iyi yaşam koşullarına doğmuş, harika okullarda okumuş sonrada çok iyi bir işte inanılmaz paralara çalışmış. Güzel bir evlilik yapmıs ardından.. Bir ses gelir hemen değil mi, topluluk arasından, ne oluyor Zeynep, sen bıze harıkalar diyarını normal hayat dıye yedırmeye mı calısıyorsun diye : ) Hemen kızmayın canım.. Yok mu böyle hayatlar? Var.. Peki ya sonra? Bilin bakalım bu prense ne olur? Çocuğu sakat mı doğar? İflas mı eder? Kanser mı olur? Gercekten kırılırım yapmayın secın bırını.. Biri olur.. Masal biter, pembe hayat kararır. Neden? Sız benı hıc dınlemıyorsunuz.. Siz var ya siz. Çünkü hayat denge üzerine kurulmuştur. Bir terazi düşünün ıkı tarafında agırlık olsun.. Bir tarafta cok mutluluk varsa denge bozulur öyle değil mi? Hemen diğer tarafa kötülük koymak gerekır. Aslında niyetim içinizi karartmak değil sadece neler olduğunun farkına varmanızı sağlamak.. Ben hep bunu düşünerek yaşarım.. Tanrım ben ne hata yaptım da bunu benım basıma verdın gıbı seyler söylüyorsunuz arada.. Duyuyorum ben : ) Siz bir şey yapmadınız.. Başınıza bir şeyler gelmesi için kötü insan olmanız gerekmez. Hatta tam tersi iyi insanların hayatlarının hep ters gittiğine sahit olmusuzdur hepimiz. Sonunda hep kötülerin kazandığı filmlerden bile biliriz bunu.. Böyle zamanlarda düşünmeniz gereken en önemli şey şudur; bundan sonra iyi bir şey olucak.. Tabi siz siz olun iyi zamanınızda bunun arkasından kötü bir şey olucak diye düşünmeyin çünkü bu sizi mutsuz eder. Kötü bir şey yasadığınızda iyi bir şeyler olucağını düşünmek ise sizi umutlandırır ki olur da..


Tanrı bir kapıyı kapatır diğerini açar lafı da sanırım bu dengeden gelir. Terazının kötü tarafı yükselirse iyi tarafına bir şeyler koymak gerekir ve Tanrı bunu en doğru şekilde yapar. Hayatımızı idame ettirirken düştüğümüz en büyük yanlış, her şeyin bir zamanı olduğunu unutmamızdır. Her seyın, iyinin de kötünün de bir zamanı vardır. Hiç bir şey zamanından önce olmaz yani Murphy halt etmıstır :) Kendisinin kulaklarını çınlattığım ıcın üzgünüm ama istediğiniz bir şey eğer mümkün bir şeyse genelde olur ama büyük ihtimalle istediğiniz zaman diliminde değil. Daha öncede bahsetmiştim, beklediğiniz biri beklediğinizde değil istemediğiniz de gelir. Çok istediğiniz bir iş değişikliği ancak tüm umudunuzu yitirdiğinizde olur. Tabiki ihtiyacınız olduğunda olsa daha aladır ama zamanı değildir. Hepimiz erken doğan çocuklar gibi sabırsızız hayata karşı, her şey hemen olsun isteriz. Biz isteriz de isteriz ama o, olmaz da olmaz.. İsyan gelir ardından, kötü şeylere bulaşır merak salarız belki, beklemeyi bilmez Tanrı'nın bizi duymadığına inanırız. Bırakır, vazgeceriz.. An gelir ,ki bu bizim değil onun zamanıdır, her şey tekrar pembe olur. Biz mutlu oluruz.. Biz mutlu olalım.. ama unutmayalım hayatımızdaki kusursuz denge biz isyanda etsek, çekip gitsekte işlemeye devam edicektir. Çok kusursuz hayatlar gün gelip tepe taklak olucak, çok mutsuz hayatlar çiçek bahcelerine doğru sapıcaktır. Mutsuz olup, isyan etmeyin.. Sabredin.. Üzülmeyin çünkü bu hiç bir şeyi hızlandırmaz ama bir çok şeyi kötüleştirir.. Belki bir hastalık kondurur bedeninizin bir yerine başkada bir işe yaramaz. Hayatın dengelenmesi çok uzun sürer bazen yirmi yıl alır, bitti dersiniz ve başlar..


Bu yazıyı, aldığım kötü bir habere borçlusunuz..

Wednesday, April 6, 2011

Gençliğe..

Garip bir hastalığım var, daha öncede cok kez bahsettığım.. Uyutmayan, en ufak hatada insülini çalkalayan, vücudumu küçük kırmızı canavarların basmasına neden olan aslında şekerle ilgili bir hastalık.. Yaklaşık bir yıldır bilinçli olarak mücadele edebildiğim ve bunun içinde Osman Müftüoğlu 'na teşekkür borçlu olduğum.. Merak etmeyin dert yanıcak değilim.. Sadece bazen kötü şeylerin sebep olduğu şeyler iyi olabiliyor.. Bu hastalığın bana öğrettiği bir kaç şey var. Biri ve en önemlisi; bu hastalıktan korunmak için yaptığım her sey benı diğer hastalıklardan da koruyor. Mesela bir yıldır insanlar salgından kırılırken hıc hasta olmamak gibi.. Keçi, at, domuz hıc bır grıp bana vurmadı  ya da sekti geri döndü. Bunu sağlıklı beslenmek ve düzgün bir uyku düzeni sağlıyor. Bir söylem vardır belkı bılırsınız, ''Şeker hayatın sigortasıdır'' derler. Canlı örneğini ararsanız, buyrun benım : ) Şu an bana ters ters baktığınızı bılıyorum. Evet, şu an hastayım ama sadece basıt bır bahar nezlesi. Bu da olmasaydı hasta olmayı özleyebılırdım. Ayrıca bahar yağmuruna bayıldığım ıcın her yagmurda dısarı cıkıp şemsiyesiz yürüyorum, kaşındım desek yeri..

Bütün bunlar sizi neden ilgilendiriyor? Bu sefer bir yere bağlamıycam galiba.. Son günlerde dünyada ne değişik şeyler oluyor farkında mısnız? Hayır, nisan ayında yaşanılan iklim farklılığından bahsetmıyorum. O normalmiş,  koca karılar öyle dedi. Hani bilmiş büyük teyzeler olur ya onlara sordum. Endişe etmeyin havalar düzelicek. Benim düzelmemesinden korktuğum başka şeyler var. Mesela giderek artan gençlik kayıtsızlığı gibi.. Şimdi isim vermek istemiyorum ama geçen gün televizyonda bir programda bir gence çok bilinen bir köşe yazarının kim olduğunu sordular ve orda bulunan üniversite öğrencisi 3 genç bunu bilemedi. Ki inanın her sabah kapıdan geçıp çöp toplayan, hayat mücadelesi veren bir çingeneye sorsaydım bunu bilirdi. Peki size bir soru daha  bunu ne sağlıyor sizce? Sakın bana imkanları yok, paraları yok, kitap alamıyorlar demeyin. Her şey o kadar ayak altındaki, inernet,televizyon, sosyal medya artık bilmemenin ayıp kabul edilmesi gereken bir çağda yasıyoruz. Bilgi geliyor ve anında tüketiliyor. Daha önce sosyal medyaya olan ilgimden bahsetmiştim. Ben çok sıkı bir twitter kullanıcısıyım ve  kullanılmasını da canı gönülden destekliyorum. Sırf geyik yapmak ıcın bıle kullansanız her seyden ilk sizin haberiniz oluyor. Hocalarımın inkarının aksine ben bunun birazcık ''vatandaş gazeteciliği'' olduğuna inanıyorum. Bir haber televizyondan önce bana ulaşıyorsa yani böyle bir ihtimalin olduğu bir alan varsa geri kafalılığın, gelenekçiliğin bir anlamı yok gibi geliyor bana. Gelelim gençlere.. Sizce bu 3 genç, aralarında güncel olayları konuşmuyorlarsa ne konuşuyorlardır. Muhabbeti tahmin etmeye çalıştım bunu bilemediklerinde. Kantinlerinde başkalarının unuttuğu gazete de mı yok kı bu kadar caresiz durumdalar. Biliyor musunuz, hiç sanmıyorum. Bunun sebep olduğu şey bilgiye ulasamamak değil tamamen kayıtsızlık. O kadar eğlenceli şey varken neden dünyanın nasıl döndüğüyle ilgilensinler ki? Düşünücek çok şeyleri varmış gibi geldiğine eminim hatta kendi hayatlarından alabildiğine yakındıklarına ama yetmez. Yeni nesilin çaresizliği çok dokunuyor bana.. Düşünün kendi anne, babalarınızı.. Şu an bulundukları konuma nasıl bir mücadeleyle ve ne koşullarda geldiklerini. Hiç kolay olmamıştır öyle değil mi? Peki söyleyin bana nedir bu yeni nesli  bu kadar tembel yapan, en ufak zorulukta kaçmalarını sağlayan? Fikrimi sorarsanız ki yazıyı ben yazdığım için buna mecbursunuz, bunu aileleri sağlıyor derim. Erken yaşta sahip olduğu daha doğrusu mücadele etmeden sahip olduğu hiç bir şeyin kıymetini bilmez insan. Eskiden yani siz büyürken sahip olduğunuz imkanlarla şu anki neslin sahip olduğu imkanları düşünün. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında öyle değil mi? Her şey sonsuz bir şekilde önlerine sunulmuş, mücadele etmeden istediklerini alabiliyorlar. Toplum açısından değil ama kişisel yaşam açısından aslında daha özgürler.. Daha özgürüz.. Tamam yüz yaşında değilim hatta böyle büyük laflar için çok gencim. Özgürlük kafalarında yani kendi aralarındaki yaşantılarından bahsediyorum. Artık daha rahat konusabiliyorlar, eskiden tabu olan bir çok şey şu an ortada ve kimse hakkında konuşmaya çekinmiyor.. Şehirlerden söz etmek gerekirse, sex'den bahsedildiğinde hiç bir hatunun yüzü kızarmıyor. Tabular kesinlikle daha geride kaldı. Artık kötü yola düşen hatunların filmleri out, sevgilisiyle o bar senin bu bar benim geçen ve sonunda kahveyle bahanelendirilmesi bile gerekmeyen filmler in.. Bilmiyorum belkide bugün kendimi ifade etmekte zorlanıyorumdur. Sizin zekanıza emanet bugünkü yazım. Anladığınızı umuyorum.. Bir ülkede bir yaşam alanında en çok gençliğin sesinin çıkması gerekir çünkü fiziksel olarak en gür ses onlardadır. Yapamıyorlar, üşeniyorlar, öğrenmeye, kendilerini geliştirmeye.. Yanlış anlamayın tabıkı herkesi bir tutamayız, bütün bu söylediklerimin çok fazla istisnası var. Ben sadece istisnalar çoğalsın istiyorum. Üniversiteye sırf askerden yırtılmak ıcın ya da bir diplomam olsun diye gidilmesin amacı kavransın istiyorum. İnanın ilerki yaşantınızda nerden mezun olduğunuzdan çok kalabalık içinden bilginizle ne kadar sıyrıldığınıza bakılıcak. Tamam kabul ediyorum tabiki birileri her zaman parasını konuşturucak ama siz buna minnet edenlerden değil yüzlerine sahte bir gülümsemeyle sırıtanlardan olucaksınız.

Sunday, April 3, 2011

Kalkta kahve yap..


*Bir gariplik var
-Ne demek simdi bu?
*Ne ne demek?
-Ne diyosun be?
*Neyi?
-Nasıl yanı?
*Öyle işte..
-Nasıl?
*Bır garıplık var
-Neyde?
*Ne?
-Gariplik diyorum cıldırtma benı yaa neyde garıplık vaar!!!
*Ne garipliği
-Sen dedın ya..
*Ne zaman?
-Heeeeeey kadın nooluyoo yaa?
*bi şey mı oluyo?
-oyhh senınle ugrasılmaz..
*sabah yatmıssın yıne..
-uyuyamıyorum..
*nıye?
-öyle
*öyleee.. güzel cevap..evlen artık..
-neden?
*düzenın olur..
-senı nıye rahatsız edıyo benım hayatım yaa.. kımsın sen?
*galıba lamba cını.. ama cok emın dıılım..sence?
-bas belasına ne dersın?
*gorecelı.. kendı yarattıgı beladan sıkayet eden ılk ınsansın..
-sıkayet etmıyorum.. etsem görmezden gelırdım, olmazdın..
*gelmıyor musun?
-bazen..
*bazen.. guzel cevap.. senı görmem lazım..
- hayırr... bence dıretme bırak boyle kalsın.. gorursen mıden bulanır..
*cırkın dııl mı?
-oyle..
*öyle.. guzel cevap.. bı garıplık var..
-neyde?
*ne?
-kalkta kahve yap.. uyanamıssın bu sabah..
*uyanmak ne sacma bı durum öyle dııl mı? neden uyanasınkı..
-neden uyanmayasın.
*oyunu ögrenıyosun..
-zamanla..
*öyle..
-öyle guzel cevap..
*vaay kendı sılahımla benı vurmak hee.. oyunu ögrenıyoosun..
-öyle :)
*bu gulus tarzı hala cırkın.. space'ın bozuk mu?
-yoo.. gerek yok..
*cok tembelsın..
-ben mı?
*günaydın
-ahahha sanada.. neydı sımdı bu?
*hıc, dıgerlerınden farksız.. bugun her sey kesık kesık.. sende bıl.. belkı oyuna katılmak ıstersın..
-daha uyuyorum..
*uyumak ne sacma dııl mı? neden uyuyasınkı?
-kalkta kahve yap..

Oyunu öğrenıyorsun..

*Gözümde bi kızarıklık var..

-Sinirseldir.

*Doktorda öyle dedi..

-Gitmedin ki!

*Gitsem öyle derdii..

-Alem kadınsın..

*Alem güzel kelıme..

-Neden bu kadar cok sakız çiğniyorsun?

*Sigarayı bıraktım..

-İçmiyordun kı!

*Bıraksam bu ıyı bı sebep olurdu..

-Şu ara napıyosun?

*Bu soru bu yıl top 10'a gırer..

-Güzel soru ama bı cevabı yok.. neden ?

*Daha güzel sorularım var..

-Ne gibi?

*Onun gibi diil.. daha cok soru ısaretı ıcermeyen cınsten..

-Neden soru ısaretlerı kullanırız?

*Sorular daha sık dursun dıye..

-Sık guzel kelıme..yıne ortalığı bırbırıne katmıssın

*Ben katmadım.. onlar katmıslardı benıde ızlıyım dıye cagırmıslar..

-Bı kanadın eksık!

*Kanat güzel kelıme.. kuslarda bıle var bı bende yok..

-Hala mı kusları kıskanıyorsun?

*Kıskanılmıycak gıbı mı?

-ama nesını?

*Bak bu soruda ısarete gerek yoktu..

-Niye?

*Ne?

-Gerek yok..

*Bencede..

-Keske her gün yazsan..

*Ondan da sıkılıyorum..

-Çok kavga edıyorsun..

*Şiddeti sevıyorum..

-Yoruluyorsun..

*Bu bızı ılgılendıren bı kavram dııl.. yeterınce öznesel..

-Öznesel, sacmaymıs..

*Ne mantıklı kı?

-Maddi şeyler diil..

*Sigaram bıtmıs..

-Hıc olmadı kı!

*Olsa bıterdı.

-Neden?

*ee efkarlıyım..

-efkar güzel kelıme.. tuhaf olmaktan yorulmadın mı?

*Tuhaf güzel kelime.. bilinçli mi bu?

-Eğer öyle olsaydı.. gercek olmazdı..

*Bır kahve yapsana.. sigarayla ıcerız..

-Sigaran bıtmemıs mıydı?

*Kahve yaparken onuda alırsın..

-Bosver gel cıkalım..

*Nereye?

-Ne?

*Oyunu öğrenıyosun.. : )