Wednesday, April 6, 2011

Gençliğe..

Garip bir hastalığım var, daha öncede cok kez bahsettığım.. Uyutmayan, en ufak hatada insülini çalkalayan, vücudumu küçük kırmızı canavarların basmasına neden olan aslında şekerle ilgili bir hastalık.. Yaklaşık bir yıldır bilinçli olarak mücadele edebildiğim ve bunun içinde Osman Müftüoğlu 'na teşekkür borçlu olduğum.. Merak etmeyin dert yanıcak değilim.. Sadece bazen kötü şeylerin sebep olduğu şeyler iyi olabiliyor.. Bu hastalığın bana öğrettiği bir kaç şey var. Biri ve en önemlisi; bu hastalıktan korunmak için yaptığım her sey benı diğer hastalıklardan da koruyor. Mesela bir yıldır insanlar salgından kırılırken hıc hasta olmamak gibi.. Keçi, at, domuz hıc bır grıp bana vurmadı  ya da sekti geri döndü. Bunu sağlıklı beslenmek ve düzgün bir uyku düzeni sağlıyor. Bir söylem vardır belkı bılırsınız, ''Şeker hayatın sigortasıdır'' derler. Canlı örneğini ararsanız, buyrun benım : ) Şu an bana ters ters baktığınızı bılıyorum. Evet, şu an hastayım ama sadece basıt bır bahar nezlesi. Bu da olmasaydı hasta olmayı özleyebılırdım. Ayrıca bahar yağmuruna bayıldığım ıcın her yagmurda dısarı cıkıp şemsiyesiz yürüyorum, kaşındım desek yeri..

Bütün bunlar sizi neden ilgilendiriyor? Bu sefer bir yere bağlamıycam galiba.. Son günlerde dünyada ne değişik şeyler oluyor farkında mısnız? Hayır, nisan ayında yaşanılan iklim farklılığından bahsetmıyorum. O normalmiş,  koca karılar öyle dedi. Hani bilmiş büyük teyzeler olur ya onlara sordum. Endişe etmeyin havalar düzelicek. Benim düzelmemesinden korktuğum başka şeyler var. Mesela giderek artan gençlik kayıtsızlığı gibi.. Şimdi isim vermek istemiyorum ama geçen gün televizyonda bir programda bir gence çok bilinen bir köşe yazarının kim olduğunu sordular ve orda bulunan üniversite öğrencisi 3 genç bunu bilemedi. Ki inanın her sabah kapıdan geçıp çöp toplayan, hayat mücadelesi veren bir çingeneye sorsaydım bunu bilirdi. Peki size bir soru daha  bunu ne sağlıyor sizce? Sakın bana imkanları yok, paraları yok, kitap alamıyorlar demeyin. Her şey o kadar ayak altındaki, inernet,televizyon, sosyal medya artık bilmemenin ayıp kabul edilmesi gereken bir çağda yasıyoruz. Bilgi geliyor ve anında tüketiliyor. Daha önce sosyal medyaya olan ilgimden bahsetmiştim. Ben çok sıkı bir twitter kullanıcısıyım ve  kullanılmasını da canı gönülden destekliyorum. Sırf geyik yapmak ıcın bıle kullansanız her seyden ilk sizin haberiniz oluyor. Hocalarımın inkarının aksine ben bunun birazcık ''vatandaş gazeteciliği'' olduğuna inanıyorum. Bir haber televizyondan önce bana ulaşıyorsa yani böyle bir ihtimalin olduğu bir alan varsa geri kafalılığın, gelenekçiliğin bir anlamı yok gibi geliyor bana. Gelelim gençlere.. Sizce bu 3 genç, aralarında güncel olayları konuşmuyorlarsa ne konuşuyorlardır. Muhabbeti tahmin etmeye çalıştım bunu bilemediklerinde. Kantinlerinde başkalarının unuttuğu gazete de mı yok kı bu kadar caresiz durumdalar. Biliyor musunuz, hiç sanmıyorum. Bunun sebep olduğu şey bilgiye ulasamamak değil tamamen kayıtsızlık. O kadar eğlenceli şey varken neden dünyanın nasıl döndüğüyle ilgilensinler ki? Düşünücek çok şeyleri varmış gibi geldiğine eminim hatta kendi hayatlarından alabildiğine yakındıklarına ama yetmez. Yeni nesilin çaresizliği çok dokunuyor bana.. Düşünün kendi anne, babalarınızı.. Şu an bulundukları konuma nasıl bir mücadeleyle ve ne koşullarda geldiklerini. Hiç kolay olmamıştır öyle değil mi? Peki söyleyin bana nedir bu yeni nesli  bu kadar tembel yapan, en ufak zorulukta kaçmalarını sağlayan? Fikrimi sorarsanız ki yazıyı ben yazdığım için buna mecbursunuz, bunu aileleri sağlıyor derim. Erken yaşta sahip olduğu daha doğrusu mücadele etmeden sahip olduğu hiç bir şeyin kıymetini bilmez insan. Eskiden yani siz büyürken sahip olduğunuz imkanlarla şu anki neslin sahip olduğu imkanları düşünün. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında öyle değil mi? Her şey sonsuz bir şekilde önlerine sunulmuş, mücadele etmeden istediklerini alabiliyorlar. Toplum açısından değil ama kişisel yaşam açısından aslında daha özgürler.. Daha özgürüz.. Tamam yüz yaşında değilim hatta böyle büyük laflar için çok gencim. Özgürlük kafalarında yani kendi aralarındaki yaşantılarından bahsediyorum. Artık daha rahat konusabiliyorlar, eskiden tabu olan bir çok şey şu an ortada ve kimse hakkında konuşmaya çekinmiyor.. Şehirlerden söz etmek gerekirse, sex'den bahsedildiğinde hiç bir hatunun yüzü kızarmıyor. Tabular kesinlikle daha geride kaldı. Artık kötü yola düşen hatunların filmleri out, sevgilisiyle o bar senin bu bar benim geçen ve sonunda kahveyle bahanelendirilmesi bile gerekmeyen filmler in.. Bilmiyorum belkide bugün kendimi ifade etmekte zorlanıyorumdur. Sizin zekanıza emanet bugünkü yazım. Anladığınızı umuyorum.. Bir ülkede bir yaşam alanında en çok gençliğin sesinin çıkması gerekir çünkü fiziksel olarak en gür ses onlardadır. Yapamıyorlar, üşeniyorlar, öğrenmeye, kendilerini geliştirmeye.. Yanlış anlamayın tabıkı herkesi bir tutamayız, bütün bu söylediklerimin çok fazla istisnası var. Ben sadece istisnalar çoğalsın istiyorum. Üniversiteye sırf askerden yırtılmak ıcın ya da bir diplomam olsun diye gidilmesin amacı kavransın istiyorum. İnanın ilerki yaşantınızda nerden mezun olduğunuzdan çok kalabalık içinden bilginizle ne kadar sıyrıldığınıza bakılıcak. Tamam kabul ediyorum tabiki birileri her zaman parasını konuşturucak ama siz buna minnet edenlerden değil yüzlerine sahte bir gülümsemeyle sırıtanlardan olucaksınız.

No comments:

Post a Comment