Saturday, September 24, 2011

Instagram Sorunsalı..

Çok takıldığım bir konu var.. Bugün bunun hakkında yazmak ıstedım. Sizce fotoğraf sanat mı? Neyi çeken adama fotoğraf sanatçısı deniyor ya da? Aslında günümüz gelişen teknolojisiyle herkes kendini fotoğrafçı zannetmeye başladığı için bu konuya takıldım. Kım tam olarak bu fotoğraf sanatçısı dedıklerı? Daha önce yazılarımda bahsettiğimden bilirsiniz, bu işe çook çook meraklı bir çömezim.. Çok uzun zamandır elimde makine var ve bu işi bir meslek olarak yapamadığım için hala üzülüyorum. Lakin içimde bir hüzünle beraber bir merakta var. Ne yapınca fotoğraf sanatçısı olunuyor? Bu işi meslek olarak yapamadığıma göre, eğer bana sanatçı demelerının bır yolu varsa ordan gidiyim dedim de  ondan bu tiyo almaya çalışmalarım.


Şimdi efeniim.. malumunuz teknoloji geliştikçe gelişiyor ve buna bağlı olarakta anı dondurduğumuz makineler açtıkları çığırlara doymuyorlar. Benim eskime gidersek önce filmli makineler, banyo süreçleri, karanlık odalar vardı. Siyah beyaz film diye ayrı bir sey vardı oysa şimdi bir fotoğrafı siyah beyaz yapabilmek nerdeyse bir saniye sürüyor.. Her şey o kadar digitalleşti ki.. Uçuk makinelerden sonra nerdeyse kullandığımız her alete birer fotoğraf ayrıntısı iliştirildi. Şimdi fotoğraf çekmek için bir makineye bile ihtiyaç duymuyoruz. Her şey çıldırdı, evet böyle diyebiliriz. Bir kaç yıl önce, Iphone diye insan icadı oldugundan şüpheli olduğum bir makine çıktı , sizi temin ederim hayvan kadar makinem nikon'dan iyi bazen. Hizmette sınır yok! Şimdi birde grafik kullananamayanlar ama isteyenler için Instagram diye bir program icad edildi ve herkes daha bir sanatçılığa yaklaştı. Bundan sonra sanki ne çeksek sanat.. Ampul çekiyorum bir filtreliyorum başka bir şey oluyor. Ne çekerseniz çekin göze hitap eden bir objeye dönüştürebiliyorsunuz. O yüzden de benim kafam karıştı, sizce hangisi sanat? Kim sanatcı ya da fotoğraf gerçekten sanat mı? Çünkü sizi temin ederim çektiğine bakıp gurur duyan insanlar oluşmaya başladı. Şimdi makine bilen yani fotoğraf çekmeyi bilen adamla sonradan ışığıyla oynayan adam arasında fark kaldı mı?


Benim bakışıma göre, fotoğraf çekmek yetenek. Fotoğraf çekmek aynı manzarayı, aynı objeyi özel bir açıdan görebilmek demek. Ben herkesin aynı göze sahip olabiliceğini asla düşünmüyorum. Evet, etrafımda buna inanmayan ve tabiri caizse dalga geçen çok insan var ama bence öyle, herkeste göz var ama herkes göremez.. Hep bir klişe vardır ya, bakmak ve görmek arasındaki farktan bahsederler. İşte bahsettiğim tam olarak o. Yine de şu an günümüz teknolojisiyle bakıldığında kavramlar çok birbirine karıştı gibime geliyor. Sanırım en çokta İnstagramdan veya benzeri programlardan sonra.. Ne biliyim biraz basite indirgendi gibi ve bu beni biraz üzüyor..  Instagram'ı suçlamıyorum sakın yanlış anlamayın. Sadece hayatında hiç makineyi eline almamış ve diyafram, enstantane, ISO.. gibi şeylerden habersiz insanların çok büyük bir iş başarıyormuş gibi davranmalarına kızıyorum biraz. Bu kadar basit olmasın.. Saygılar bizden efenim..

Sunday, September 4, 2011

Ah şu evren dedikleri

Bugün size son zamanlarda hayatımıza giren yabancı kavramlardan bahsetmek istiyorum. Aslında ben cümlelerimin özne ve yüklemlerini kasıtlı olarak yanlış yerlerde kullanırım kı çok anlaşılmıyım ama bu yazının konusu ağır olduğu için buna biraz özen göstericem. Ne demiştik bugünün konusu yabancı kavramlar. Bugünlerde, eskiden duyup bilmediğimiz kavramlar giriyor hayatımıza. Evren gibi secret gibi düşünce teknikleri gibi daha önceden nerdeyse hiç duymadığımız kelime dizileri. Peki iyi de zaten son zamanlarda çok fazla popüler olmuş ve hepimizin en azından ucundan kıyısından merak edip ilgilendiği bu alanlara şu an ben neden değiniyorum? Çünkü bunun bir ama'sı var..


Öncelikle merak ettiğim şey, neden hayatla bu kadar çok problem yaşadığımız. Neden sürekli tutunacak bir şeylere ihtiyacımız var ya da bütün bu yeni kavramların eskilerinden ne farkı var? Aslında hiç.. Değinmek ve kurcalamak istediğim noktada tam burası. Bu yeni ortaya atılan evren, enerji gibi kavramların eski koca karı laflarından elle tutulur bir farkı yok. Olan bir şeyi başka bir şekilde söylediler ve nerdeyse milyarlar peşinden gitti. Doğrusu bunu yadırgadığımı söyleyemem, son moda dünya böyle. Düşünsenize dünya üzerinde ne kadar çok değişik kavram olabilir ki? Yeni dediklerimiz sadece eskilerin söyleniş şeklinin değiştirilmişi. Hayır şimdi tüm bunlara hurafe diyip kafanızı karıştırmıycam, gelmek istediğim nokta başka. Benim asıl anlamadığım bu tür şeylerin olay yaratması ve bazılarını şaşırtması değil, benım anlamadığım son zamanlarda aynı şeyi söyleyen iki kavramın birden insanları şaşırtması. Yanı daha açık anlatmam gerekirse; biri çıkıp secret dedi ve bir sürü insan ''waaaaaauuuuuw'' dedi. Daha sonra biri çıktı pozitif düşünce dedi ''yapmaaa bee'' dediler. Bundan sonra birileri çıkıp meleklerde var dedi ve toplum öyle çıldırdı ki tepkilerini yazamayacağım. Oysa sizinle küçük bir sır paylaşmam gerekirse söylemek isterim ki zaten bütün bunlar yüzyıllar önce her din indirildiğinde ayrı ayrı bilinmekteydi ya da bilinmeliydi. Yok yok kısa kesmeyeceğim. (Türkçe'ye bak be! : )) Doya doya anlatacağım tutmayın beni.


Bu işin benim bildiğim başlangıcına dönersek sanırım secret'a gitmek gerekir. Yıllar önce bir kitap çıktı adı secrettı ve dünyayı ele geçirmişti. Kitap küçüktü ve o kadar da kalın sayılmazdı ama etkisi büyük oldu. Bir dönem,  anlamını bilmeyenlerin bile diline doladığı bu masum kelimenin hayatımızı kurtarabileceğini falan düşünmeye başlamıştık. Kaçın o geliyoooooR.. ''SECRET''.   Peki ne diyordu? Diyordu ki, pozitif düşünün, pozitif davranın, olumlu kelimeler kullanın ve evreni yanıltmayın. O sırada bizden bir ses yükseldi, bu evrende kimdi? Mahalleden bir arkadaşımız falan mı? Sonra okudukça anladık ya da anlamadıkta kabullendık.  Evren, etrafımızda bizi duyan bize sevgi gösteren ve iyiliğimizi düşünen soyut bir alandı ve bizi şikayetçi olduğumuz her şeyden kurtarabilirdi. Bu esnada kafamızda ampuller çaktı. Acaba mı dedik, bütün bunlar doğru olabilir mi? Bir çoğumuz denedik, onunla konuştuk, kitapta dediği gibi olumsuz ekleri attık ve hayatımız değişsin diye bekledik. Bazılarımız hayal kırıklığına uğradı bazılarımızınsa hayatı değişti. (Belki değişen vardır) Sonra aynı akımı takip eden bir çok kitap bir çok insan çıktı ve anlattı. Ben hep aynı şeyi anlamadım. Bunu yani pozitif olmanız ve her şeye her zaman şükretmeniz gerektiğini, büyüklerinizden, dini kitaplardan şimdiye kadar öğrenmiş olmanız gerekmiyor muydu? Dinden örnek vermek gerekirse, müslümanlık isyan etme dua et temelli değil midir? Ne oldu da şimdi uzayı keşfetmiş gibi olduk? Anneniz size küçükken büyük konuşma başına gelir demedi mi hiç? Ya aglamak ağlamayı getirir derler hep.. Evet sanırım şu an neyden bahsettiğimi anladınız.  Bütün bunlar yani kitaplarda bahsedilenler zaten hayatımızda bilinçsizce var olan şeyler. Bunun kitaplarla farkına varılmasının sebebi de benim her zaman takıldığım, hayatımız üzerine hiç düşünmeden yaşıyor oluşumuz.


Size neden bu konu üzerine yazdığımı da anlatmam gerekirse, geçen gün bir arkadaşım bu konuyla ilgili yazan yeni bir yazarın bir kitabından bahsetti. İnanın bana gözlerindeki ışığı gördüm, aydılanmıştı.. Bu konuyla ilgili bütün yazılan ve bundan sonrada yazılacak kitaplar aynı şeyden bahsedecek. Şu an popüler olan meleklerle ilgili kitaplarda  öyle. Bu hayatta tek sır var o da yaşamanın hayatı hafife alan insanlar için daha kolay olduğu. İyi düşünürseniz mutlu bir insan olursunuz ve mutlu olursanız hem insanlar hem melekler hem Tanrı size daha kolay yardım eder. Kendinizi ne kadar kapatırsanız o kadar karanlığa düşersiniz. Zorlaştırmayın kolaylaştırın. Ağlamayın her tersliğe gülün. Uzun sürse bile bir süre sonra onlar da size gülücektir. Unutmayın tüm dinlerde yeri var, melekler ucabılırler çünkü onlar kendilerini hafife alırlar. İsyan etmediğiniz sürece her şey çok kolay.