Friday, July 13, 2012

Tek tek basaraktan

Tek tek basaraktan, bade süzerekten, gel canıım gel aman... Ne diyorum ben ya? Korkmayın henüz o kadar delirmedim, sadece size bugün bahsedeceğim konuyla ilgili güzel bir giriş yapmak istedim. Malumunuz daha önce yeni yerlere merakımdan, alkole olan alışkanlığımdan falan bahsetmiştim. Şimdide yeni açılan, çığ gibi büyüyen gençliğin akın ettiği bir yerin başarısından bahsedicem. Efendiiiim aslında çokta yepisyeni olmayan ama başarısı karşısında daha fazla dayanamayıp yazmak istediğim bir yer burası. Adı Tektekçi. Eğer İstanbul'da yaşıyorsanız ve biraz gezmeye meraklıysanız burayı bildiğinize eminim.

Mekanı neden sevdiğime, lezzetli içkilerine geçmeden önce kısaca mekan ile  tanışmamızı anlatmak isterim. Efendim puslu bir kasım ayında istikrarlı bir İstanbul Life okuyucusu olan bendeniz, mekan tanıtımı kısmında tektekçi'ye rastladım. Rastlamakla kalmadım hemen telefona sarılıp arkadaşlarıma saldırı komutunu verdim. Dergiden aldığımız bu gazla düştük beyoğlu tomtom sokağın yollarına. Kapısına bır vardık kı ne gorelım, shotları tek tek mıdeye yuvarlayan gençler o soğukta içlerini ısıtıyorlar. Durur muyuz, karıştık aralarına. Öğrendimki mekan daha çok tazeymiş, yeni gelişmekteymiş. Sahibi epey bir uğraş vermiş, üç yıl araştırmış, sonunda burayı yaratmış.

Mekanın bence bu kadar tutmasındaki ve gelişmesindeki en önemli etken samimiyet. Evet, ilginç shotları var, rakıya kadar her içkiyi içlerinde bulabileceğiniz ve tadına doyamayacağınız lezzetler yaratmışlar ama bana sorarsanız bunların ötesinde o kadar sevimli insanlarla çalışmaya başlamışlar ki insanın orda kalası geliyor. Çok ilginçtir, o kadar içkinin içildiği ve kafaların daima kıyak olduğu yerde hiç kavgaya rastgelmedim. Sistemin oturuşunu, her hafta ayrı hesap ödeme tekniği geliştirmelerini her şeyi gözlemledim. Tabi buna etkin biçimde kullandıkları sosyal medya da çok katkı sağladı. Evet, şu an içinde bulunduğumuz dönemde, gençlere yönelik mekan açıyorsanız onları samimiyetinize inandıracak şeyler yapmanız gerekir ve etkin sosyal medya kullanımı da bunlardan biridir. Tektekçi, bu sayede extra reklam yapamaya gerek olmadan, fısıltıyla kulaktan kulağa yayıldı.

Sanmayın ki sadece kulaktan kulağa yayıldılar, aslında şehirden şehire de yayılmaktalar. İlk olarak Taksim'de açılan bu deli shot mekanı şimdilerde Alaçatı'yı da yerinden oynatıyor. Üstelik kocaman avluları ve balkonuyla burdakinden daha hoş bir ambiyans yaratmışlar. Gittim, gördüm , inceledim. Hatta İstanbul tayfasını oraya çektikleri için sitem bile ettim. Duydum ki Ankara'ya da taşıyorlarmış. Gördüğünüz gibi dostlar, bu zamanda bir mekanı tutturmak istiyorsanız 360 düşünmeniz gerekiyor ki çuvallamayın. Şimdi bir tek mi atsak?

Alaçatı'daki Minik Sorun

Bu kadar uzun zaman yazmadığıma göre, pek bir şeyden şikayetçi değilmişim anlaşılan. Yok artık! Ben ve şikayet etmemek, eleştirmemek, kabul etmek. Çok tezat bir şey söyledim galiba. Nedendir bilmem, bir süredir yazmak içimden gelmemişti. Beni kendime getirense çok tuhaf ama bir kaç gün önce karşılaştığım çöp sorunu oldu. Evet, birazdan bahsedeceğim şeye başta biraz gülüceksiniz ama sonra biraz hassasiyet rica edicem.


Öncelikle ne güzel değil mi yaz geldi, çiçekler kavruluyor, ablalar güneş çevirme oluyor, abiler baklavalarını sergiliyor. Bayılıyorum yaza, o da bana bayılıyor mu bilemiyorum. İşin şakası bir yana, ben oldum olası yazı severim. Güneşin salgılattığı hormon coşkusundan ya da sokaklarda cıbıl cıbıl dolaşabiliyor olmamızdan. Yaz dediniz mi hemen kapı komşusu tatilden de bahsetmek gerekir tabi. Tatil dediğiniz şey ister üç gün ister bir hafta olsun, insanı eğlendiren bir hadise. İki parça kıyafeti bile olsa, bavul yapmak  hoşuna gidiyor insanın. Bende aynen bu bahsettiğim çoşkuyla bu yıl Alaçatı'ya tatile gittim. Gitmeyenler için bilgi; Alaçatı aslında küçük bir köy. Ancak çarşısında dolaşırken gördüğünüz manzaralar biraz kafa karışıklığı yaratabiliyor. Ne gibi derseniz, bir yanda teyzeler amcalar diğer yanda koca topuklu ayakkabıları ve kavrulmuş bedenleriyle bizler yani gençlik. Aslında hasta olduğum bu köyde bahsetmek istediğim sorun ise; çöp : ) Çöpün nesi ve nasıl sorun derseniz, mesela kutusunun  olmaması derim. Bir hafta ansızın köye sızan belediye bütün çöp kutularını toplamış ve esnaf inanılmaz şikayetçi. Hatta bu kadar gazeteci gelip gidiyor, biri de bu sorunu yazmadı diye dert yandıkları bile oldu. Çöp kutusu olmadığı için çaresiz kalan insanlar mecburiyetten çöplerini köşe başlarına atıyorlar ve bu da acayip bir kirliliğe neden oluyor. Nerdeyse cennet diyebileceğim bir yere bu eziyet neden merak ediyorum doğrusu. İşte derdim buydu, yolu bloguma yanlışla düşen üç insan. Küçük şeyler büyük sorunlar yaratıyor bazen.


Bu minik ve halledilmesi kolay derdi geçersek, Çeşme-Alaçatı gercekten son yıllarda insan akınına uğramış ama yinede sadeliğini kaybetmemiş bir cennet. Yolunuz düşerse bizim ev'de kahvaltı etmeyi, ada balık'ta kumların içinde balık yemeyi, dondurmacı Veli'de mavi renkte dondurma yemeyi unutmayın. Şimdiden mutlu tatiller..