Monday, November 12, 2012

Kuş kadar ömür

Ey insanoğlu ne kadar mutsuzsun! Sendrom üzerine sendrom uydurursun. Hiç bir şey ile yetinmezsin. Ağzından mutluyum kelimesi kerpeten ile alınır. Hep daha fazlasını istersin, kapitalizmin yoluna koyduğu bütün tuzaklara düşersin, neden bu dünyaya geldin merak etmezsin. Ey insanoğlu sen nasıl bir şeysin?

Çok takıldığım bir şey bu insan mutsuzluğu. Bu dünyaya gelme amacı mutsuz olmak sananlar var. Hatta bu öyle büyük bir çoğunluk ki neredeyse rastadığım iki kişiden biri mutsuz. Neden öyle? Çünkü istediklerini yapamıyorlar, istemedikleri okulları okuyorlar, sevmedikleri işleri yapıyorlar. Felek çok kahpe, istediklerini yapmalarına asla izin vermiyor. Bütün bunların içinde bir tek şeyi unutuyorlar, bir tane hayatları var.

Evet, maalesef yani yeniden dirilme inanışınız yoksa, yaşamanız gereken bir tane hayatınız var. Bunu zorlaştırmak ya da kolaylaştırmak sizin elinizde. Her gün yataktan kalkıp sevmediğiniz işe gitmek ya da istekleriniz uğrunda mücadele etmek sizin elinizde. Denemeden pes etmek sizin elinizde. Yaptığınızda ya da etrafınızdaki insanlarda sevilecek yanlar bulmak da sizin elinizde. Her gün twitter listem işine lanet eden insanlarla doluyor. Sırf lüks yaşayabilmek adına sevmediğin bir şeyler yapıp her gün lanet etmek gibi bir hobisi var insanların. Anlıyorum, yaşamak için paraya ihtiyacınız var ama buna ulaşmak için yaptığınız şeyi sevmelisiniz ki hayatınız bir şeye benzesin. Aksi halde boşa bir ömür geçirirsiniz. Boş yaşayan, hiç düşünmeyen insanlara çok kızıyorum. Kendi hayatın hakkında ya da bu hayatta neler döndüğü hakkında bir fikrin olmadan yaşıyorsan, o ömrü çöpe sürükle bırak. Yani demek istiyorum ki, hayatınız bir şeye benzesin istiyorsanız cesur olmak ve düşünmek zorundasınız. Tarihte ismi geçen kaç kişinin sıradan, pasif bir hayatı var? Hep mücadeleyle, ateşlere atlamış insanlar bir şeyler başarmışlar. Bu uğurda canları çok yanmış, yılmamış mücadeleden vazgeçmemiş insanları dinliyoruz hep.

Tabiki tercihiniz basit ve sıradan bir hayattan yana olabilir. Peki o zaman isyan neden? Zaten var kuş kadar ömrünüz, keyfini çıkartın.

Sunday, November 4, 2012

Her satanı güzel sanmak

Toplanın bakıyım başıma, size var anlatacaklarım. Birazdan popüler kültürün ürünü olan bir kitaptan bahsedip, biraz bilinç rica edicem. Buna hazır mısınız? 

Efendim, son bir kaç ayda dünyada satış rekorları kıran, güzel dilimize çevrilip buraya da gelen bir kitap var; ''Fifty shades of grey''. Eminim hepiniz okumasanız bile bir yerlerde rastgelmişsinizdir. Kitap satış rekorları kırdı, neredeyse okumayan kalmadı diye merak edip orjinal dilinde alıp okumaya başladım. Kitap 500 sayfa ve bana göre psikolojik problemleri olan bir adam ile ondan aşağı kalmayan bir kadın arasındaki hikayeyi anlatıyor. Evet, hikaye oldukça erotik. Takdir edersiniz ki kitabın başarısı ''sex sells'' mantığından geliyor. Yani kitabın yazarı E. L. James yememiş içmemiş nasıl satarım diye düşünmüş ve en basit yolu bulmuş. Eminimki yazarın zaten edebi bir eser yazıyım diye bir amacı hiç olmamış ama be kadın insan 500 sayfa kitaba bir climax'ı de mı cok görür? Yazar kitap yazmamış, yazılı porno yayınlamış. Kitabın konusu da bir amacı da yok. Tabiki devam kitapları yazıldığı için sonu ortada bırakılmış olabilir ama yinede her kitap başlı başına, giriş gelişme sonuç bölümleri olan kendi içinde bir eserdir. Okuyana, beğenene lafım yok ama bütün kitabı sadece adamın sex hayatı üzerine odaklayıp, yan karakterleri olduğu gibi ortada bırakıp, hikayenin zirve yaptığı noktanın hiç olmaması bana biraz dokundu açıkçası. Bilmiyorum belkide kitaplarla aramda manevi bağlar yarattığım için eleştirme ihtiyacı duymuşumdur. Kısacası azizim, yazara bir kac fantazi kurup bunu kağıda döktü diye bu kadar para kazandırmanın bir anlamı yokmuş. O kadar güzel kitap yazılırken bu kitabın satış rekorları kırmış olması beni biraz incitti. 

Neyse bu kitap hakkında bu kadar lakırtı yeter. Önce kötü haberi verdiğime göre şimdi güzel bir şeyden bahsedebilirim. Ben ara ara bazı yazarlara, kitaplara  aşık olurum. Bu ara da başıma böyle bir şey geldi, iki adamın kafa yapısına tutuldum. Alper Canıgüz ve Murat Menteş. İki de çılgın ikisi de uçmuş!  Aynı zamanda çok iyi dost olan bu iki adam beni yazdıkları her satıra, hayal güçlerine hayran bıraktılar. Eğer hayata bakışınız benim gibi tuhafsa yani kendinizde bir ilginçlik hissediyorsanız mutlaka bu iki adamı takibe alın. Bize takip etmek yetmez dinlemek de isteriz  derseniz Tüyap kitap fuarında sizi bekliyor olacaklar.