Monday, September 9, 2013

#ROCKNCOKE2013

...Ve bir Rock'n Coke'un daha sonuna geldik.. 

Benim bu hayattaki en sevdiğim müzik şöleni; Rock'n Coke .. Ağzım sürekli kulaklarımda dolaştığım, sahneden sahneye koşmaktan acayip zevk aldığım çılgın bir şey. Her seferinde daha gruplar açıklanmadan gidip bilet alırım, kimin geleceğinden çok festivalin ruhundan zevk alıyorum. İyi adamlar gelirse bu da yanıma kar kalıyor. Bu sene festivalde çeşitli farklılıklar vardı çünkü organizasyon Pozitif'te değil Showhow'daydı. Ben başta bunu çok hissetmeyiz diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Babalar gibi farkı gözlerimle gördüm. En baştan başlamak gerekirse, benim için ulaşımı çözmüşlerdi. Tüyap metrobüs'ten servis kaldırmak dahiceydi, böylece festival alanına varışım sadece yarım saat sürdü. Tabi uzaktan Mecdiyeköy'den ya da  Kadıköy'den gelen arkadaşlara üzüldüm ama onlar da önce metrobüs sonra servis yapsalardı trafikten yırtarlardı. Zaten ben böyle kalabalık olaylara arabayla gitmekten yana değilim. Eğlenmeye giderken trafik yüzünden sinir hastası olmak çok saçma!! Festival alanına geldiğimde girişim de çok hızlı oldu çünkü xray cihazları vardı.  Böylece çanta aç bak sırası da olmadı.Yani mutlu mutlu alana giriş yapmayı başardım. 

ALANDA HAYAT

Alana çok geç giriş yapmadığım için kasadan rock'n coke card almak da kısa sürdü. Bu işlemi yaptıktan sonra iş sadece karnımı nerede doyurmak, ne içmek istediğime kaldı. O da çok kolaydı!  Alandaki en büyük zorluk, gece kalabalık olduğunda içki almak ve pis tuvaletlerle başa çıkmak oldu. Özellikle geceleri tuvalete girmek tam bir işkenceye dönüştü çünkü tuvaletlerde aydınlatma yoktu. Erkek olmaya çok özendiğim anlardan biri bu oldu, hepsi ortalıktaki pisuvarlarda mutlu ve mesutlardı. Sokakta pisuvar sistemini en son Hollanda'da görmüştüm, festivalde ilk kez karşılaştım. İyi düşünmüşler. 

ÇOK SAHNE VAR!

Showhow'ın organizasyonunda gördüğüm en büyük fark, diğer sahnelerin de kocaman kocaman olmasıydı. Önceden sahneler ufak kurulurdu, bu kez keşif sahnesi, zero, party area hepsi çok büyüktü ve bu da bize eğlenmek için daha çok alan yarattı. Tek zorlandığım, ana sahneden zero'ya yürümekti çünkü ikisi arasında çok yol vardı. Tazı gibi bir oraya bir buraya koştuğum için kilo kaybetmiş olmam mümkün : ) 







DEV ROCK'N COKE YAZISI!

Daha önceki organizasyonlarda alanın hemen girişinde duran dev Rock'n Coke yazısı, bu sefer isabetli olarak içeri alınmıştı. Bu da insanların yazıyla iletişim kurmasına, üzerine çıkıp fotoğraf çektirmesine, gölgesinde oturmasına kolaylık sağladı. Eskiden girişte yalnız başına duruyordu ve pek bir işe yaramıyordu, içeri almaları çok iyi düşünülmüştü. Buna da bir yıldız verdim. 

GEZİ RUHU HİÇ BİTMESİN

Bir çok konsere olduğu gibi burada da gezi ruhu hakimdi. Taksim'den bahsetmeyen, vurgulamayan herkese sloganlarla psikolojik baskı yapıldı ve vurgulatıldı. Bu gençlikten korkulur azizim! Teoman'a zorla biberine gazınaaa diye şarkı söyleten bir topluluktan bahsediyorum. Duman'a yapılan baskıyı söylemiyorum bile. Kaan sloganları duyunca hiç direnmeden girdi Gezi için yazdığı şarkıya. Sesini sevdiğim, yine çok şekerdi. Duman ile ilgili tek darıldığım şey; yeni albümü "Darmaduman" dan şarkı söylememesiydi. Oysa söyleyecekleri dedikodusu yayılmıştı önceden.. 

DAKİK DAKİK DAKİK!

Rock'n Coke'a dair sevdiğim şeylerden biri de sahne alacak herkesin çok dakik olması. Gündüzleri, eğer büyük bir teknik aksaklık olmazsa saniye kaymıyor. Sadece gece, 8'den sonrakilerde 10 dakika kadar gecikme oluyor ama onu da görmezden geliyoruz. Bu, bence bir festival ya da konser için çok önemli bir ayrıntı. Hiç gecikme olmadığı için kimse sıkılmıyor, sahneler arası geçiş yapmanız kolaylaşıyor. Bu konuda dikkatimi çeken bir şey var; farklı sahnelerde olan konserleri aynı saatlere koymuşlardı bu da bazılarını kaçırmama neden oldu. Yarım saatlik paylar bıraksalardı kulaklarım daha mutlu olurdu! 

30 OLACAK ÇOCUK!

Sonuç olarak Rock'n Coke, Rock'n Coke'du işte. Yine güzeldi, yine rocker yine eğlenceli yine çılgın.. Rock'n Coke'a dair şu an kafamdaki en acıklı şey; bir daha olduğunda yani 2 yıl sonra 30 olacak oluşum. Bunun dışında buralarda olursam yine aynı enerjiyle oralarda olacağım.. 


Friday, August 2, 2013

Zihniyetinize Tüküreyim!

Son zamanlarda duyduklarımdan kulaklarım uğuldamaya başlayınca blogumda yazmaya karar verdim. Ben, Zeynep Melis, artık duyduklarıma inanmak istemiyorum. Kulaklarım "Ya inanmıycaam yaaa" diye direniyorlar.. #direnkulak : ) Biz nasıl bir toplumda yaşıyoruz ki, cinsiyetimiz bu kadar problem olabiliyor? Bu neyin algısı ve nasıl oluşmuş? Madem bu kadar ahlaka değer veriyoruz, kadına şiddeti neden durduramıyoruz? Adamın biri  çıkıp hamileler sokakta gezmesin, ayıp nasıl diyebiliyor? Kadın ve erkeklerin aynı merdivenden çıkması, birinin kafasını neden kurcalıyor? Bütün bunlardan utanılması gerektiği nerede yazıyor? Her boku yiyen erkekler, konuşmaya geldi mi nasıl bu kadar adi olabiliyor? 

Çok sorum var çok! Gerçekten ama gerçekten toplum zihniyetini algılayamıyorum. Cinselliğin iki taraf için de bir ihtiyaç olduğunu kabullenemeyişimizi, okumuş erkeklerin bile kafa yapısının temelde diğerleriyle aynı oluşunu anlamıyorum. Bu laflar sadece ortalıkta dolaşıp, kadınlar ne yapar ne yapamaz diye konuşanlar için değil, etrafımdaki çoğu erkek için. Maalesef toplum yapımız gereği cinsellik bir tabu, olmaması, utanılması gereken bir olgu gibi görülüyor. Bunun sonucu olarak, kadın erkek ilişkileri hep bir kısır döngü içerisinde ilerliyor. Kadın, ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Cinsellik, kesinlikle bir kadın ihtiyacı değil de sadece erkeğin hakim olduğu bir konu olarak algılanmaya, öyle gösterilmeye çalışılıyor. Bu şekilde büyüyen erkekler, kendilerine ilginç ahlaki değerler ediniyorlar. Kadın ve erkeğin aynı merdivenden çıkması bile rahatsızlık yaratabiliyor. Maazallah, birbirlerinin odasına giderler de bir şeyler yaparlar. Yapsınlar hocam, normali o! Sen  bir şeyleri yasaklayarak sadece tecavüzleri artırırsın ya da erkeklerin ona buna saldırmasını sağlarsın. İyi bir şey yapmış olmazsın. Bunun normali, düzgün bir cinsellik eğitiminden geçer, korunmayı, doğru insan seçmeyi öğretmekten, çocukları düzgün yetiştirmekten geçer. Kadını, ayıp bir şeymiş gibi görür, dürtülerini bastırırsan, ne tecavüze engel olabilirsin ne şiddete.. Aşın bunları artık.. Enerjinizi bu dünyayı daha güzel bir yer yapmak için harcamaya çalışın. Bırakın kim, nasıl isterse öyle yaşasın. Tabulardan kurtulursanız eminim  daha mutlu bir hayat yaşarsınız. Hep dış mihrakların oyunu bunlar, sevişmenizi istemiyorlar!! : P 

Sevgiler.. 








Tuesday, July 23, 2013

Melis'in fal merakı..

Şimdi bahsedeceğim konu bir çoğunuza "hadi canım sende" dedirtececek. Bunun bilincinde olarak sizinle paylaşmak istediğim şeyler var. Melis, yani bendenizin saçma bir merakı var. "Fal baktırmak" 

Son zamanlar dediğime bakmayın, yaklaşık 6 senedir fal baktırmak gibi bir merakım var. Geleceğimi çılgınca merak ettiğim bir dönemde başladı bu merak sonra da arkasını alamadık. Başlarda ben de herkes gibi, saçmalamayın yaaa ben ilim insanıyım kanmam böyle şeylere dedim. Yavaş yavaş kendimi gelecek  merakı girdabında bulmaya başladım. Wuhuuuuu bunu da bildi yeaaa gibi sesler duyduysanız, benden gelmiştir. Sizi hiç tanımayan birinin hayatınızı biliyor olması tuhaf değil, çılgınca. Bir avukat olarak fal cafe'ler yasal mı değil mi ya da caiz mi : ) bilmiyorum ama fal sektörü şu an bildiğiniz ülkeyi ele geçirmiş durumda. Neredeyse her köşe başında bir falcı var. Bu geçen sürede benim de bir sürü falcı arkadaşım oldu. Çok matrak insanlar, bazılarının meslekleri bambaşka, iş bulamayınca bu işe bulaşmışlar. Tabiki hikayeci kadın olarak hepsinin hikayesini dinliyorum. Dedim ya artık arkadaşım oldular. Falcılar arasında tanınan bir kişiliğim. 

İşin mistik yanına gelince; bir insanın siz anlatmadan hayatınızı takır takır anlatması başlarda biraz korkutucu. Öyle ki, dizleri titreyerek cafe'den çıkanlar biliyorum. Hatta başta bana inanmayıp sonra hadi canım ya bunu tahmin edemez, sen mi anlattın diye soranlar çoğunlukta oluyor. Peki nasıl yapıyorlar da tahmin ediyorlar? İşte  benim de bu kadar senede cevabını bulamadığım soru. Belki gün saat tutmuyor ama olayların sıralaması nasıl diyorlarsa öyle gerçekleşiyor. Bir kaç defa canlı örneğini yaşadığım için bana rahatlıkla inanabilirsiniz. Tabi içlerinden bazen aslında hiç faldan anlamayan, iki yalan atarım gönderirim diyenler de çıkıyor.Yani falcının iyisini bulmak çok önemli. : ) Bu çok "önemli" 

Fal konusunda size verebileceğim en büyük tavsiye; kendinizi kaptırmamanızdır. Kesin olacağını düşünür, gün sayarsanız kesin mutsuz olursunuz. Fal baktırmak bir nevi terapi, bunu böyle görüp anlık mutlu olup sonra dediklerini bir köşeye atmanızı şiddetle tavsiye ederim. Unutmayın ki sadece Tanrı gerçekleri ve olayları tam olarak  bilir. Falcılar sadece tahmin eder. Tabi bu olaydan çıkarttığım bir diğer sonuç da kaderin gerçekten var olduğu. Yani eğer yaşayacaklarımız belli olmasa, hangi işi yapacağımızı, kiminle karşılaşacağımızı bilemezler. Her birimizin hayatı yazılı ve belli olduğu için tahmin edilebiliyor. Evren  çok mistik ve karışık. Akılla bir yere kadar anlaşılabilir.Aslında size bir iyilik yapıp, bildiğim iyi falcıların listesini de yazacaktım ama kafa karıştırmak istemedim. Merakınız varsa, mutlaka etrafınızda "geçen gün fal baktırdım" diyenler vardır. 
Mutlu kalın.. 

Wednesday, April 24, 2013

Geçmişteki şarkılar

Müzik dinlemeyi severim. Tür ayırt etmem, çok zevkli ve bilgili değilimdir ama dinlemeyi severim. Hatta müziksiz bir şey okuyamam ya da bir şey hazırlayamam. Hayatımda büyük bir  yeri vardır. Son zamanlarda müzik ile ilgili kafama takılan bir soru var. Eskiden yani ben çocukken, popüler müzik türünde çok az çalışma vardı. Sayılı insan çıkardı, bizde hepsini kulaklarımızı dört açar dinlerdik. O zaman şarkılar güzeldi, yeniydi, heyecandı. Şimdi neredeyse her gün yeni biri, yeni bir şarkı ile çıkıyor ama hiç biri bana o zamanki tadı vermiyor.

Bir şarkı dinledim geçenlerde, çok tutulmuş. Adı; Oyunbozan.Gerçekten de güzel şarkı, Mor Ve Ötesi yapmış, iyi de yapmış. Yinede ne kadar güzel olursa olsun,  bir ''Lal'' değil, bir  ''Medcezir'' değil. Sezen  Aksu yine şarkı yapıyor, yine harika  yazıyor ama hiç biri ''Gitme'' değil. O zamanlar değerlerimiz daha mı farklıydı da öyle işler çıkıyordu yoksa şimdi çok başka uyaranlar olduğu için mi biz etkilenmiyoruz anlayamıyorum. O zaman çıkan şarkıların neredeyse hepsini şu an duyduğumda kulak kabartıp aynı zevkle dinliyorum ama bugünkü şarkıdan yarın sıkılıyorum.Mesela  Sertap Erener'in yeni albümünü dinledim geçen gün ama ''Rüya'' gibi bir şarkı bulamadım.

Belki geçmiş ile bağlarım kuvvetli olduğu için yeni çıkanları kabullenemiyorumdur, belki de o zaman şarkı az olduğu ve küçük olduğum için  şarkılar beynimde yer etmiştir. Başka nedenler de sayabiliriz ama yinede ben şimdiki şarkılardan, geçmiştekiler kadar zevk almıyorum.Sorumlusu kimse iki adım öne çıksın! : )

Wednesday, April 17, 2013

Bir bisiklete gönül verdim

Yukarıdaki bisiklet var ya, ben ona fena aşık oldum. Gülmeyin, gerçekten aşık oldum. Kendisi ile ilk tanışmamız 3 sene önce Büyük ada'da oldu. Daha ilk görüşte aşık oldum ve nereden bulabileceğimi sordum. İstanbul'da, şu an hatırlamadığım bir yerde 700 liraya satışı olduğunu öğrendim. Aramadım sonra, peşini bıraktım. Kaderimde yeniden karşılaşmak varmış ki, geçen sene Sirkeci'de karşılaştık. Sarı ve çiçekli bir modeli bana geeeel geeeel der gibi bakıyordu. Orada bir daha aşık oldum ve yine fiyatını sordum. Acımasız yıllar bu harika şeye de yaramış ve fiyatı yükselmişti. 1200 lira  dedi adını hatırlamadığım bisikletçi. Kendime bu defa söz verdim, Nisan'da bu yavruyu alacaktım. Nisan geldi çattı ve sözümü hatırladım, yine düştüm Sirkeci yollarına. Bu sefer pazarlığını da yaptım. 900 liraya benim olabilme ihtimali vardı fıstık yeşili modelinin. Belki başka arayan soran vardır diye buraya da yazmak istedim. Modelin adı: Micargi Rover. İthal kendisi ve çok tatlı. Çeşit çeşit rengi var, 14 kg yani diğerlerine göre  hafif. ebay ve amazon'da satışı var ama bize ulaşma imkanı var mı bilemediğimden bulaşmadım. Aslen 250 dolar civarında ama buraya yurt dışından geldiği için fiyat baya bir katlanıyor. Fırsatınız varsa oralardan edinin. Bana yeni bisikletimle bir ömür mutluluk dileyin çünkü o kadar para verdikten sonra bir daha bisiklet alamam herhalde. : )))

Monday, April 15, 2013

Kitap Geliyor..


Hikayesi garip kadın.. Kimin hikayesi? Benim, kimin olucak. Ben mi kimim? İsimsiz kahramanlardan degılım, bır adım var hatta ıkı tane. Genelde kafa karıstırmak ıcın ıkısını bırden kullanırım. Herkes ıkı adımı da bılır, secım yapmaktan genelde hoslanmam. Tuahflıkta dereceye cok net oynarım.Sadece cok yakından anlasılan bır delılığım var. Uzaktan goren kımse bunu anlayamaz. Özellikle anlasılmasını ıstemedıgımde bunu saklayabılırım. Cok okurum, cok meraklıyım.  İçinde bulundugumuz duzenı sureklı elestırırım. Her gun baska bır teoriyle kafam yenıden karısır. Her yenı duydugum seyın pesınden gıderım. Erkeklerle aram hem cok ıyı hemde cok kotudur. Kadınlarla aram yok. Az arkadasla cok eglenmenın yolunu ılk genclığımde kesfettım. İnsanda musrıflığe karsıyım bu yuzden yenı ınsan pek edınmıyorum. Edınene saygım var ya da yoktur belkı. Coğu sey hakkında aslında kesın kararlar veremem, verdıgımı sanarım sadece. Cok hızlı karar degıstırdıgım ıcın ınsanların canına okurum. Iyi ınsan oldugumu dusunduğum zamanlar cocgunluktadır ama pek iyi insan sıfatıyla anılmam. Genelde gecelerı eglenmeyı severım. Bır saatten sonra telefonları acmam, mesaj almam. Geceyle pek anlasamam. Gozumun gormedıgı seyden korkarım. Genelde  bılgısayar basında cok zaman gecırırım. Yenı dunyanın butun alanlarında olmak gıbı bır ıdealım var ya da bır cesıt hobi. Temelde bır meselegım yok, meslek olarak yasamayı sectım. Toplumun zorla edındırdığı avukatlık meslegımı hıc yapmadım. Mezun oldugumdan berı  yazarlık yapıyorum ama hıc okunmuyorum. Hıc bır zaman aılemın olmamı ıstedıgı cıcı hatun olmadım. Aslında onların ıstedıgı hıc bır seyı oyle olmadım kı, baskasının cocugu olduguma daır suphelerım var. Cok kucuk yasımdan berı seker hastasıyım.  Kesfedıldığınde uzulmek yerıne sevıncten cığlık attım. Dedım ya tuhaflıkta dereceye  oynarım. Düzenli hayatı severım, buna yol acan her seyı de. Bunun yanında duzensız hayatı, tabırımle serserılığı de severım. Hem sıyahı hem beyazı aynı anda sevmek, az ınsanda gorulen bır ozellık. Hayata dair tuhaf ınanclarım var. Herkesın hıkayesını, özellikle ılgınc olanları, oturup dınler ve not ederım. Asırı ınanclı olmamın yanında asırı da ınancsızım. Her seyın aksının her zaman ıspatlanabılecegıne ınanırım. Kımseye guvenmem, guvenenı de anlamıyorum. Herkes serı katıl, herkes hırsız, herkes dedıkoducu olabılır. Bır seyı herkese anlatamıyorsam kımseye anlatmam. Prensip.

Sunday, April 7, 2013

Yine mi kader?

Daha önce üzerine çok yazdığım bir konudan yine bahsedeceğim. O kadar tuhaf ve büyülü geliyor ki bana, her karşılaştığım hikayede her şeyi baştan yazıp baştan düşünmek istiyorum. Hakkında yazmak istediğim konu, benim tabirim ile hikayeler herkesin bildiği adıyla kader. Bir çoğumuzun farkında olduğu ama görmezden geldiği ve bunun yüzünden de bilinçsiz yaşadığı bir durum var. Aslında herkesin satır satır yazılı bir hikayesi var ve bu hikayenin bütününü değiştirmek maalesef mümkün değil. Tanrı işini kullarına bırakmaz, o zaman koca bir kaos olur. Bu yüzden de her şeyi belirlemiştir. Dua etmek psikolojik açıdan iyidir, kendinizi iyi hissetmenizi sağlar ve belki yaşayacağınız olayı daha hafif atlatırsınız ama olacağı değiştiremez.

Bunu şimdiye kadar çok kez yazdım. Aslında ben isteyerek bir şeyleri değiştirebileceğimize gerçekten inanmak istedim geçmişte. Amerika'da sırf insanları uyutmak için peydah olan kitap ''Secret'' ı ben de okudum. Gerçekten bunun üzerine yani neden hayatta olduğumuza ve ne kadarına hakim olduğumuza ilişkin araştırma yaptım. Çok kitap okudum, çok anlamaya çalıştım. Vardığım sonuç ise tüm öğrendiklerimi çöpe attı. Hayat üzerinde hakimiyetimiz yok denecek kadar azdı. İsteyerek olacak bir olayı, olmayacak yapamazdık. Yapamıyoruz. Tersini söylemek gerçekten isterdim ama maalesef. Eğer bir hastalık geçirecekseniz mutlaka geçireceksiniz. Bir binanın tepesinden atladığınızda, burnunuz kanamayabilir veya ölebilirsiniz. Bunu emir komuta eden Tanrıdır. Yapabileceğiniz tek şey, olumlu düşünüp üzülmemek olabilir. Yoksa olayın başınıza gelmesine  engel olamazsınız. İstediğiniz kadar karamsar olun, eğer hayatınızın iyi yazılmış bir dönemindeyseniz başınıza kötü bir şey gelmez. Tam tersi olarak, istediğiniz kadar pozitif olun, başınıza sürekli kötü şeyler gelebilir. Biz insanların elinden gelen tek şey, kötü şeylere üzülmemek olabilir.

Canınızı sıkmak istemem sevgili okur ama bu böyle. Tabi sizi mutlu ediyorsa, istiyorum olacak uleen! diye inanabilirsiniz. Sonuçta bu sizin hayatınız ve ben karışamam. Benim tek isteğim kendinizi hırpalamayın, bir tane hayatınız var ve hep mutlu olmaya çalışın. Hikayenizi takip edin ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışın. İstedim olmadı diye hayıflanmaktansa bu daha eğlenceli.

Wednesday, March 27, 2013

Geç bildim..

Bilir misin senden başkası anlamadı beni..
Saatlerce dil döktüm, günlerce anlattım.
Yinede senden başkası anlamadı beni..
Önce deli zannetti sonra baktı boş gözlerle..
Bilmem neden ama..
Senden başkası anlamadı beni..
Bildimki ondan demedin kimseye beni..
Bildin anlamazlardı beni..
Geç bildim ben, senden başkası anlamazmış beni..

Bahar geldi ya şimdi..

Bahar geldi ya şimdi, aşık olman gerek..
Kopardığın çiçeği birine vermen gerek..
Gökyüzünde kuşları kıskanarak saatlerce seyretmen..
Onlar gibi özgür olmayı düşlemen gerek...
Bahar geldi ya şimdi, aşık olman gerek..
Kopardığın çiçeği birine vermen gerek..

Tuesday, March 26, 2013

Kimi sevsem senin gibi..

Kimi sevsem senin gibi
O da bırakmazdı beni..
Önce kelimelerimi özlerdi
Sonra taktığım saçma isimleri.
Onu anlayışımı özlerdi en çok
Birde çevirdiğim dönme dolapları.
Kimi sevsem senin gibi..
O da özlerdi beni..
Kaybetmekten korkardı..
Ardımdan bakardı saatlerce..
Dikkatimi çekmek uğruna..
Yapmadığını bırakmazdı..
Kimi sevsem senin gibi..
O da bırakmazdı beni..

Sunday, March 24, 2013

...ve bir gün aşık olursun

...ve bir gün aşık olursun.
Durup dururken tanımadığın birine..
Önce ne olduğuna anlam veremezsin..
Garip bir his yavaş yavaş hücrelerini ele geçirmeye başlaR..
Sonra onu görmek için kendine anlamsız bahaneler uydurmaya başlarsın..
Gereksiz bir hırs kaplar içini..
Duyguların aklını ele geçirir..
Görmek yetmez bir süre sonra, dokunmak istersin..
Sesini duymak istersin..
Aklın olan biten hiç bir şeyi anlamaz..
Her türlü çılgınlığı yapabilecek gibi olursun..
Atla dese atlayabilirmiş gibi..
Kendine gelmen uzun zaman alır..
Olağanüstü bir yaratığı anlatır gibi bahsedersin ondan..
Konuşurken gözlerin parlamaya başlaR..
Hareketlerin değişir...
Daha mutlu hissedersin kendini..
Sanki dünya bir sana dönüyormuş gibi..
Sonra..
Sonrası bildiğin sıkıcı hikaye..
Girişi güzel.. gelişmesi sıkıcı.. sonu acıklı..

Denememek..

-Yurt dışına yerleşmek istiyorum.
*Nereye?
-Fark etmez.
*Yani..
-Buradan uzağa.
*Benden mi sıkıldın?
-Daha çok kendimden..
*Kaçarak kurtulamazsın..
-Kim olduğumu unutursam belki.
*Denemeye değer mi?
-Denemediğim kabahat..
*Kaçarak kim kurtulmuş ki?
-İlk olurum belki..
*İlkler her zaman beladır.
-Denememekten iyi.

Saturday, March 23, 2013

Yaşanmayanların şerefine..

Unutma bir gece yaşanmayanların şerefine içelim sabaha kadaR
Birbirimize yaklaşamadığımız dakikalara kadeh tokuşturalım
İçemediğimiz kahvelerin hatırına kahkaha atalım
Olmayan eski günlerimizi yad edelim
Bir gün unutma beraber sarhoş olmadığımız gecelerden bahsedelim
Gidemediğimiz tatillerde, giremediğimiz kıskançlık krizlerinden
O kadına baktığın için çıkartamadığım kavgalardan
Geçiremediğimiz tutkulu gecelerden
Dinlemediğimiz dertlerimizden
Unutma bir gece yaşanmayanların şerefine içelim sabaha kadaR
Olmayan geçmişimize...

Ellerini bilgisayardan çek!

- Çok içiyorsun!
*Sen içmiyor musun?
-Senin kadar değil.
*Neden?
-Konu ben miyim?
*Hedef ben miyim?
-Dartı nereye kaldırdın?
*Dartımız yoktu ki!
-Büyük eksik
*Başka büyük eksiklerimiz var..
-Ne gibi?
*Bira bitmiş..
-Şarap var.
*Hanı ıcmıyordun?
-Öyle demedım.
*Bu çözüm değil.
-Sorun mu varki?
*Çözüm yoksa hayır..
-Canım yazmak istemiyor..
*Ellerını bılgısayardan cek..

Friday, March 22, 2013

Uyuz Olmak

Hep merak ettiğim bir şey var; iyiler neden kaybeder? Neden hep uyuz olan, başkasının kuyusunu kazan başarılı olur da herkese iyi davranan kaybeder?

Yıllardır sorguluyorum, uyuz olmak neden bu kadar reyting alan bir durum diye. Öyle bir olay ki bu uyuzluk, her kesimden fanı var. Düşünsenize bir kere, okulda tanıdığınız popüler hoca kimdir? 100 kişiden 95'ini bırakan öyle değil mi? Ya iş hayatında? Kimi en çok tanırlar ve başarılı diye anılır? Size hiç bir zaman selam vermeyen adam ya da havasına, egosuna takılıp düştüğünüz herhangi biri. Siz hiç iyi birinin elenmeden ''o insan'' seçildiğini gördünüz mü? Ne yalan söyleyeyim ben görmedim duymadım bilmiyorum. Sevilen birinin başarılı olmasındaki ön koşul çok zeki olmasıdır. Ancak o zaman en tepeden iner hayatımıza. Bu söylediğime taaak diye Steve Jobs ya da Cem Yılmaz'ı örnek verebilirim. İkisi de sevilen insanlar ve ikisi de bence deha. Evet, kulvarlar farklı olduğu için garip bir karşılaştırma oldu ama nedense zeka denilince aklıma hemen bu iki isim geliyor.

Sonuç olarak hayatta iki şey kazanıyor. Biri uyuzluk ikincisi zeka. Yani uyuz değilseniz sahip olmanız gereken şey akıllı olmak ki uyuzlara yenilmeyin.

Thursday, March 21, 2013

Bilen Bilir..

Bilen bilir ben hikaye taciriyim. İnsanları dinler, hikayelerini çalar sonra ortadan kaybolurum. Ufak notlar alırım ve olayların akışını takip ederim.

Bilen bilir ben az biraz deliyim. İşaret teorisi diye bir şeye inanırım. İleri derecede kadercilik de diyebiliriz. İşaretleri takip eder başıma gelecek olanı önceden çözerim. Kalabalık yerlerde bu olaydan bahsetmemeye dikkat ederim.

Bilen bilir ben birine taktım mı takarım. Boyunun ölçüsünden, nefesinin buğusunun çıkarttığı şekile kadar öğrenir sonra da canına okurum.

Bilen bilir kızdığım zaman canavar olurum. Yalandan nefret ederim, bahane bile uydurmam. Arkamdan patavatsız ve tuhaf derler, ikisi de doğru.

Bilen bilir bir gün buralardan gideceğime inanıyorum. Öyle bir ihtimal yok gibi görünse de umudum her zaman olacak.