Friday, September 18, 2015

"Hayatımız.."

*Nerdesin sen?
-Galiba yazlıkta.
*Çok tatil yaptın, gözüme batıyorsun.
-Bakmazsan batmam.
*Çok bilme.
-Hep senden az.
*Sen gidince hayallerim yarım kalıyor, olduğum şehirden ayrılma.
-Kaleden ayrılıyım mı?
*Gol yersin.
-Senden mi?
*Farkeder mi?
-Farketmez. Ne olsa farketmez.
*Mesela ne olsa?
-Yine zevzek olmuşsun bugün.
*Ne olsam beğenmiyorsun.
-Çık artık hayatımdan.
*Bir hayatımız demeyi öğrenemedin.
-Bir hayatımız demeyi öğretemedin.

Saçmalama!

Saçmalama!
Neticede sen de bir uzaylısın.. Şimdi dünyadan çık, baya yani kapıdan çık artık neresiyse bul. Venüs'e falan git. Orada sağda bir eczane var, Rıfkı'yı sor.. Yok yok sorma, Venüs'ten dünyaya bir bak. Baya baya uzaylısın değil mi? Ellerin var, parmakların var, ağzın burnun.. Göbeğinde delik var. Doğduğunda diğerlerine benzediğin için kendini garipsemiyorsun yoksa sen de tam bir unidentified şeysin. Değil misin? Sana doğduğundan beri varoluşunla ilgili bir sürü hikaye anlatıldı sen de bunların bazılarına inandın. Beynini uyuşturdun, yapmak zorundaydın yoksa çıldırırdın. Sonra tuhaf savaşların, hikayelerin, öğretilerin içine çekildin. Toplum diye bir şey vardı ve toplumla yaşamayı öğrenmek zorundaydın. Öğrendin.. Okula gittin, biraz işine yaradı ama çok da yaramadı. Hatta çoğu yaramadı. Kimsenin karekökünü alamadın, kimsenin iç açılarının toplamı senin acılarınla örtüşmedi. Tagore'un söyledikleri hiçbir ilişkini kurtarmadı. Adam Freud okumamış, içinde yaşadıklarını anlamadı, yüzüne bön bön baktı. Sen çok geliştin ama afferin bir kaç okul, kitap daha oku. Sonuçta sen aslında sadece garip bir yaratıksın. Venüs'ten bakıldığında da karınca kadar bile gözükmüyorsun. Ona rağmen sana çok önemli olduğunu öğrettiklerinden kendini uzayın fatihi zannediyorsun. Saçmalama!

Sen aslında yoksun. Kendini var zannediyorsun. Hatta belkide yaşadığın hiçbir şey yok. Bilim her an yüzümüze tokat gibi gerçekleri çarpabilir. Bir sabah uyandığımızda bedenimiz havada duruyor olabilir. Belki uzay boşluğunda kayboluruz. Gezegen aniden yok olur. Ya da vazgeçtim ya sen saçmalarken daha güzelsin.

Saçmala! 

Wednesday, August 12, 2015

Tanrı'nın hesapları..

Tanrının kendi adaleti, hesabı var. İyi insanlar eziyet çekmeden ölür mesela. Ve genelde erken olur ölümleri. Kimseye zararı dokunmadan yaşayan öyle de ölür. Tanrı'nın her şeyle ilgili bir hesabı var. Her şeyin zamanı var dedikleri bu. Aslında doğumundan ölümüne her şeyi senin için düşünmüş bir varlık var. Tek tek zamanlarını ayarlamış. Kendi hesabı var, senin aklın ermez.. Buna inanmayan ve her şeyi kendi elinde ve tercihi zanneden çok insan var. Öyle mi? Bence değil ama bazılarına göre öyle ve bunun aksine inandırmana imkan yok. Oysa ben her hikayede görüyorum Tanrı'nın ellerini, bana bakıp gülümseyişini.. Sanki bana bakıp; bak gördün mü işte bu yüzden onları yaşattım der gibi.. Belki de benim yaptığım da yanlış, yanlış buna bu kadar inanmak.. Yine de dedim ya, alenen anlaşılıyor bazen kurgu, öyle ortada.. 

Wednesday, August 5, 2015

Bir tane hayatın var..

Bir şeyi unutuyorsun.
"BİR TANE HAYATIN VAR"
Tekrarı da yok. (Büyük ihtimal)

Bir tane hayatın ve denemen gereken bir ton şey var. Hayat öyle senin sınırlarını çizdiğin yerde bitmiyor. Bitiyor sanmaya çalışıyorsun, mutsuz olmamak için kendini kandırıyorsun. Bir torba kural koymuşlar sen öyle inan diye. Küçük beynine sınırlar çizmişler, sen de o sınırları paşa paşa kabul etmişsin. Öyle değil ama.. Hayat dediğin şey çok değişik, bir sürü versiyonu var. Bunu yaşamak yani hayatla tanışmak için önce önyargılarından kurtulman gerekli. Düşünsene kafan nasıl da önyargılarla dolu. Tadına bakmadığın yemekler, tanımak istemediğin insanlar, görmek istemediğin yerler var. Bazı şeylere kati suretle karşısın. Delilik aslında bu bir çeşit, bir dakika sonra yaşayacağının garantisi yok ama bir dolu önyargın var. Oysa yapılması gereken şeyleri denemek için az zamanın var reddetmek için zamanın yok. Tabi tercih senin belki de ot gibi yaşayıp ölmek istiyorsundur. Yapmasan öyle keşke. Ben zamanında çok yaptım, yapmasaymışım öyle keşke. İnsan 30 yaşına gelince ufaktan bir aydınlanma yaşıyormuş, 29'ken farketmiyorsun ama bu gerçekten oluyor. Ulan diyorsun bir tane hayatım var ve ben şimdiye kadar onu ziyan ediyormuşum. İyi ki ölmemişim diye düşünüyorsun. Farketmeden ölmüş de olabilirdin. Neyse ki ölmedim de önyargısız hayatıma başladım. Başta bunu kırmak o kadar kolay olmuyor. Zamanla iyice idrak ediyorsun yaptığın hataları. Her zaman söylerim her şeyin bir zamanı var, aydınlanmanın bile. Aydınlandıktan sonrası kolay, denemediğin şeyleri düşünüyorsun. Bazı şeyler için (çok gençlik gerektiren şeyler) geç kalmış oluyorsun ama olsun pes etme. 

Thursday, July 30, 2015

30 OLMAK..


Öyle yollardan geçtim.. O kadar çok boşa kürek çektim ki, bir daha birinin ne söylediği yıkar beni ne yaptığı.. Bir çeşit arsızlık hali.. Demek 30 yaşında olmak bu demek.. Şuursuzca kazanılan bir güç.. Hep daha fazlası yok dediğinde yüklenen güç bahsettiğim.. Yapamam deyip yaptığın, dayanamam deyip dayandığın.. Sonsuz bir kuyuya düşmüş gibi.. Gittikçe gidesin gelir dibine.. Çekilirsin içine içine.. Olmaz dediğin her şey olur, kuyunun dibi görünmez.. Melankoli ya da herhangi bir acı öldürmez insanı.. Öğrenirsin öldürmediğini.. 25 yaşım sana söylüyorum, gözyaşıyla öldüremezdin kendini kilometrelerce uzakta.. 30'da öğrendin boşuna çabaladığın her şey zehir etti hayatını.. Şimdiki aklın olsa yapmazdın.. Yaşadıkların olmasa, şu anki aklın nereden olacaktı ya?

Thursday, March 12, 2015

Sex Sells'den Yürümek

Son zamanlarda duyduğumuz tüm tecavüz, şiddet olaylarına hepimizin canı yanıyor. Tabiki bu olaylar sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Daha seyrek de olsa, başka ülkelerde de aynı şekilde aynı olaylar yaşanıyor. Son zamanlarda sosyal medya sayesinde artık her şeyden saniyede haberimiz olduğu için olaylar şu aralar daha çok gündemde tutuluyor ve tepkiler günden güne büyüyor. Her gün cezalar konusunda başka bir açıklama yapılıyor. 

Ataerkil bir dünya düzeninde yaşıyoruz ve maalesef kadın her dönemde cinsel obje ve ikinci sınıf olarak görülmüş ve öyle de görülmeye devam ediliyor. Erkek çocukları böyle yetiştiriliyor, hatta bizim ülkemizde daha çocukken çok canlar yakacak diye beyinler kodlanıyor. Bir kadın olan anne büyük bir yanlışa düşerek erkek çocuğuna; "benim oğlum ne yapsa haklıdır" diyor ve bu bir erkeğin hayatında böyle devam ediyor. Büyüdükçe ne yapsa, kendini haklı görmeye başlıyor ve bundan gurur duyar hale geliyor. Kız çocuğu evlense ve kocasından şiddet görse; "Kocandır sabret düzelir" gibi söylemlerle beyinler uyuşturuluyor. Tuhaf bir dünya düzeni almış başını gidiyor. Kadın insan olarak görülmüyor, görülemiyor. Erkek çocuğun kadınlarla beraber olması erkek olması anlamına geliyor ama kadın aynı şeyi yapınca "kötü kadın" oluyor, namus cinayetleri işleniyor. Kadın cinsel obje olmasın deniyor ama konu markayı pazarlamaya gelince, en okumuş plaza insanı bile yanına çıplak kadın koyalım sex sells'den yürürüz diyor. Böylece beyinlere hayatın her anında kadının cinselliği kodlanıyor. Tüm topluma ailesi  veya okulu tarafından aynı seviyede adam olma eğitimi verilemediği için, erkek kişi gördüğü dişiye saldırmayı seçiyor sonra her sabah twitter timeline'ımız bu olaylarla akıyor. 

Bu yazıda anlatmak istediğim şu ki; aslında bütün gün orada burada atıp tutan, üzüldük diyen herkes büyük bir yanlışın içinde sürükleniyor. Toplumun temelinde yanlış var. Geçenlerde bir telefon şirketi hiç alakası olmamasına rağmen, sırf telefon hanım kızımızın cebinden çıksın diye çıplak kadın kullanırken, hangi akıllara başka ne mesajlar verdiğini görmezden geliyor. Yani annelerden tutun da büyük markaları yöneten profesyonellere kadar aslında herkes o hatadan bu hataya gidip geliyor. Önce kadına bakışı değiştirmek gerekir bunun için de ataerkil düzenden biraz sapmak. Tabi bu söylediğim mucize gibi bir şey olacağı için zannediyorum başarılması imkansız. Eğitimle bir yere kadar şiddete ya da tacize engel olunabilir. Toplumu, kafaları, dünyayı kökten değiştirmek gerekli.